22 Mar ŞEB-İ ARUS
7 ASIRLIK DÜĞÜN
“Ölümsüz aşk istiyorsan, ölümsüze âşık ol. Aşk nasip işidir, hesap işi değil. Aşk adayıştır, arayış değil. Sen adanmış ve yanmışsan bu uğurda, aşk sana uzak değil!”
Ömrünü ilahi aşka adamış, ölümünü en mutlu gün diye beklemiş evrensel bir sevgi timsali Mevlana. Zamansız ve mekansız gücüyle gönüllere giren, adı hoşgörünün eşanlamlısı kabul edilen bir büyük değer. Onun deyimiyle vuslatının 743. yılında, bir kez daha törenlerle anılacak. Misafirlerini, manevi havasını her karışına yaydığı Konya’da ağırlayacak. Ve herkes bir kez daha farkedecek ki Mevlana demek biraz da Konya demek, Konya demek ise en çok Mevlana demek…
Hititlerden Selçuklu’nun Başkentliğine
Yaklaşık 4 bin yıl önce Hitititlerin vatanı olan ve o dönemde “Kuwanna” olarak adlandırılan Konya, zengin bir kültür mirasına sahip. Bu mirasın etkisiyle de asırlar boyu birçok farklı ad almış. “İkonların şehri” anlamında “Iconium” denmiş; Bizans İmparatorluğu döneminde ise “Tokonion, Conia, Cogna, Konien” gibi farklı isimler verilmiş. Araplar “Kuniya” demeyi seçmişler. Şehir geçmiş adlarına çok benzeyen şimdiki ismini ise Selçuklu döneminde almış; Osmanlı da aynı adı kullanarak Konya demiş.
M.Ö. 7 binlerden bu yana yerleşimin olduğu Konya, yüzyıllar boyunca ev sahipliği yaptığı uygarlıklar ile bir “medeniyetler ve dinler beşiği” haline gelmiş. Hitit, Lidya, Pers gibi büyük uygarlıkların yaşadığı Konya, Selçuklu’ya da 2 asırdan fazla başkentlik yapmış. Hristiyanlığın önemli azizelerinden Tekla’yı ve en önemli azizlerden Pavlus ve Barnabas’ı konuk etmiş. Misafir değil ev sahibi olan Mevlana ise şehre hakim olan manevi ve huzurlu atmosferin en önemli sebebi.
Moğol İstilasından Kaçışla Başlayan Öykü
Mevlana 1207 yılında bugünkü Afganistan’da doğmuş. Ailesi Moğol istilasından kaçarak Konya’ya sığınmış. Esas adı Muhammed; Celaleddin ise tıpkı babası ve dedesi gibi kendisine verilen lakap. Mevlana “Efendi, önder, rehber” anlamlarına geliyor. Özellikle batı dünyasının onu anmak için kullandığı “Rumi” lakabı ise “Rum ülkesinden; Anadolulu” manasını taşıyor. Ömrünü Konya’da geçirdiği için bu isimle anılmış. Konyalı demek olan “Konevî” ile “Hüdavendigâr, Hünkâr, Hazret-i Mevlâna, Şeyh, Molla-yı Rumi ve Hazret-i Pir” de onu anmak için kullanılan sıfatlar arasında.
Mevlana hep çok sevilen ve sayılan bir İslam alimiymiş. Fakat bugün tanıdığımız kimliğine bürünmesini sağlayan yani hamlıktan yanmaya giden yolda ışığı olan Tebrizli Şems’miş. Onu tanıdığı gün değişen hayatı, bir daha asla eskisi gibi olmamış. İslamiyeti yaşamaya bakışındaki derinleşmeyi sığlaşma olarak gören müritleri, özellikle tüm zamanını Şems ile geçirmeye başlamasından rahatsızlık duymaya başlamış. Hiç hoşa gitmeyen bu durum, çok geçmeden şehirde ciddi bir huzursuzluğa neden olmuş ve Şems’i Konya’dan ayrılmaya zorlamışlar. Şems’in gidişiyle kahrolan Mevlana ise değil eskiye dönmek adeta hayata küsmüş. Yaptıklarından pişman olan müritleri Mevlana’dan af dileyip Şems’i tekrar getirmeye karar vermişler. Görevi üstlenen Mevlana ’nın oğlu Sultan Veled, uzun bir yolculuk sonunda Şems’i bularak Konya ’ya dönmeye ikna etmiş.
Şems’in İkinci Gidişindeki Gizem
Ne var ki bu geri dönüş uzun sürmemiş ve Şems birkaç ay sonra sonsuza dek gitmiş. Bu gidişe dair görüşler ikiye ayrılıyor. Bir kısım tarihçiler ve İslam bilginleri Mevlana ’nın müritlerinin Şems’i öldürdüğünü düşünüyor; bu görüşe katılmayanlar ise Şems’in bir kez daha Konya ’yı terkettiğini ve izini kaybettirdiğini anlatıyor.
Nasıl gittiğine ilişkin görüşler ayrılsa da gidişinin etkisi konusunda herkes hemfikir. Şems’i bir daha yitirmek Mevlana ’nın hayatını tamamen değiştirmiş. Her şeyden elini eteğini çekip kendini şiirlerine adamış ve 25 bin beyitten oluşan Mesnevi’yi yazarak asırlardır insanlara ışık tutan muhteşem bir eser bırakmış ardında.
Ölüm Değil Düğün
Mevlana için gerçek aşkın anlamı Allah’a duyulan aşk; O’nu sevgili olarak anması da bu yüzden. Ölümü üzüntü değil sevinç olarak görmüş hep; Allah’a kavuşacağı günü hasretle bekleyip bu bekleyişi eserlerine yansıtmış. Şiirlerini okuyanların hasret ve vuslat vurgusunu farketmemesi mümkün değil. İşte bu yüzden onun ölüm yıldönümü, bir yas günü olarak görülmüyor, kutlama törenleriyle yad ediliyor. Anısına düzenlenen “Şeb-i Arus” törenleri de “düğün gecesi” anlamına geliyor.
Konya’da 10 Günlük Program
Şeb-i Arus törenlerinin merkezi Konya. 7 Aralık’ta başlayan geniş bir program 10 gün boyunca sürüyor ve 17 Aralık’ta kapanışı yapılıyor. İç turizm için de önemli bir hareketlilik anlamına gelen bu tarihlerde sadece Türkiye’den değil dünyanın birçok yerinden Mevlana ve Şems hayranı Konya ’nın yolunu tutuyor. Her yıl “Vuslat Yıldönümü” adıyla düzenlenen tören, yine geleneksel Kandil Uyandırma Merasimi ile 7 Aralık’ta başlayacak. Tiyatro, panel, sergi, konferans, mesnevi dersleri, tasavvuf konserleri, sema ayinleri gibi birçok etkinliğin yer aldığı program, 17 Aralık günü sema ayinleri ve tasavvuf müziği konseriyle sona erecek. İstanbul’da da her yıl büyük bir tören düzenleniyor.