28 Nis LÜBLİYANA
Geçen haftayı Slovenya’nın başkenti Lübliyana’da geçirdim. Tarihi eserleri, yeşil alanları ve eğlence hayatıyla Avrupa’daki yeni gözdem burası. Bu sürprizlerle dolu şehir, enerjinizi kesinlikle değiştiriyor.
Slovenya 1350’lerden 1918’e kadar Avusturya kontrolündeymiş. 1. Dünya Savaşı’nın ardından ülkenin batı kısmı savaş tazminatı olarak İtalya’ya verilmiş, Kuzey Karintiya Avusturya’da kalmış. Slovenya’nın kalan kısmı da Yugoslavya’nın bir parçası haline gelmiş. 2. Dünya Savaşı’nda Nazi işgaline karşı direnmişler, İtalya’ya verdiklerini geri almışlar ama bu sefer de Trieste ve Gorizia elden gitmiş. Tito döneminde Slovenyalılar küçük nüfuslarının ekonomiye yapabileceği katkının iki buçuk kat fazlasını yapmışlar. 25 Haziran 1991’de de Yugoslavya’dan ayrılmışlar.
En Güzel Doğa
İsviçre’nin yarısı kadar bir yüzölçüme sahip olan Slovenya bana göre Avrupa’daki doğası en güzel ülkelerden biri. Karlı dağlar, ormanlar, derin vadiler, mağaralar, üzüm bağlarından oluşan manzaralar Slovenya yollarında arabayla dolaşmayı çok keyifli hale getiriyor.
Muhteşem Bled
Başkent Lübliyana’dan bir saat uzaktaki Bled, göl, ada ve kalenin ideal bir kombinasyonu olan muhteşem bir yer, muhakkak görün. Kalede manzarayı seyrettikten ve yemek yedikten sonra adanın ortasındaki kiliseyi ziyaret edin. Bunu unutamayacaksınız. Bled’in bir benzeri de Bohinj ve o da çok güzel.
Küçük Venedik
Adriyatik Denizi kıyısındaki Piran küçük bir Venedik gibi. Postojna ve Skocjan ise dünyanın en ilginç mağaralarından. Avrupa’nın en büyüğü olan Postojna Mağarası’nın 20 kilometresi açık ve trenle gezilebiliyor. Ben çok keyif aldım. Ülkenin başkenti Lübliyana. Bu şehir mimarisi, kalesi, yeşil alanları ve gece hayatıyla Avrupa’nın geçen yıllarda piyasaya sürdüğü yeni sürprizi, benim ise yeni gözdem. Adeta masallardan fırlamış gibi. Bütün nüfusu 280 bin kişi. Küçük ama çok sevimli. (O kadar küçük ki tüm şehri iki saatte dolaşabilirsiniz!) Fakat sıkılacağınızı sanmayın çünkü burası Avrupa’nın en sürprizli şehirlerinden. 1895 depreminde yıkılan binaların yerine Art Nouveau tarzında yenileri yapılmış. Şehrin merkezi Lübliyana Nehri kıyısındaki Presernov trg Meydanı, Tiple Köprüsü’nün diğer tarafında ise eski şehir var.