06 Şub KUDÜS
HEM HERKESİN HEM HİÇ KİMSENİN
Selahaddin Eyyubi meşhur kuşatmasını bitirip Kudüs’ü Hristiyanlardan aldığında, şehrin temsili teslimi için buluştuğu şövalye demiş ki; “Kudüs senin için ne demek?” Muzaffer komutan Eyyubi’nin verdiği ilk yanıt “Hiçbir şey” olur. Sonra durur, etrafına bakar ve son noktayı koyan yanıtını verir: “Her şey.”
Bu anlatı aslında Kudüs’ün özeti gibi… Hem 3 büyük dinin mensuplarının hepsine ait hem de hiçbirinin sadece benim diyemeyeceği kadar özel. Peygamberler şehri demenin az kalacağı, kozmopolit kelimesinin ifade edemeyeceği kadar zengin ve karmaşık bir dinler ve kültürler harmanı Kudüs. Uğruna öyle çok kan dökülmüş, öyle çok gözyaşı akıtılmış bir kent ki Ortadoğu’daki acılara yenilerinin eklenmesi, dünya üzerinde vicdan sahibi herkesin isteyeceği en son şey olur. UNESCO Dünya Mirası listesindeki bu kentin siyasetin vazgeçilmez aktörü oluşu bu yazının konusu değil. Ben sakladığı eşsiz zenginliği anlatacağım size; barındırdığı tüm farkların, bu şehrin kadim tarihi etrafında gerçek bir hoşgörüyle buluşmasını dileyerek…
Duanın Yaydığı Büyük Enerji
Kudüs’e adım attığınızda başta anlamlandıramadığınız ama sonra alıştığınız bir enerji sarıyor etrafınızı. Atmosferi öyle bir başka ki şimdiye kadar 140 ülke ve 1500’e yakın şehir görmüş biri olarak, Kudüs’ü çevreleyen hava ile başka hiçbir yerde karşılaşmadığımı netlikle söyleyebilirim. Bunun tek nedeni var bence; o da dua. Binlerce insan, farklı dinlere inansalar da tek bir yaratıcıya tüm benlikleriyle yönelip, gece gündüz dua ediyorlar. Hepsinin manevi buluşmasının ve içsel yolculuklarının birleştiği yerde, böylesi bir atmosferin ortaya çıkması da kaçınılmaz oluyor. Tabii ki bahsettiğim yer Kudüs’ün eski şehir kısmı…
Sultan Süleyman’ın Surları
Kudüs eski ve yeni olmak üzere ikiye bölünmüş durumda. Bu öyle keskin bir ayrım ki Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı görkemli Damascus Kapısı’ndan ve tarihi surlardan geçtiğinizde bulunduğunuz tarihten bambaşka bir yere adeta ışınlanıyorsunuz. Dünya üzerinde bir yerlerde zamanda yolculuk var mıdır diye sorsalar ben “var” derim; Kudüs’te eski şehir ile yeni şehir arasında yaptığınız geçiş tam olarak bu. Bir tarafta modern bir şehir ve onun her yerden alışkın olduğumuz gündelik telaşları, hatta karmaşası. Diğer yanda uhrevi havanın her yana yayıldığı, tüm yapılardan tarihin fışkırdığı, çan seslerinin ezana karıştığı bambaşka bir dünya…
Ezanın ve Çanın Yankılandığı Sokaklar
Eski şehrin kendi içinde bölümleri var; Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve Ermeni mahalleleri olmak üzere dörde ayrılıyor. Öyle keskin bir ayrım beklemeyin, aslında hepsi iç içe. Müslüman mahallesinde sinagog görebilir, Yahudi mahallesinde kiliseye rastlayabilirsiniz. Ama dükkanların, evlerin yansımalarından hangisinde olduğunuzu kolaylıkla ayırt ediyorsunuz.
Ağlama Duvarı
İnsan seyahat ettikçe zenginleşiyor, kitabi bilgiler deneyime dönüşüyor, bunu her defasında yeniden inanıyorum. Yahudilerin ağlama televizyonda mutlaka izlemişsinizdir. Ben de görmüş, duymuştum. Ama tam olarak ne olduğunu kavramam, yıllar önce Kudüs’e yaptığım ilk seyahatim sayesinde olmuştu. Ağlama duvarının, Hz. Süleyman’ın yaptığı ve Yahudilerin ilk ibadethanesi olan mabedin ayakta kalan tek parçası olduğuna inanılıyor. Hz. Süleyman öyle büyük bir mabed inşa etmiş ki asırlarca dillere destan olmuş. Hatta Ayasofya’yı yaptıran İmparator Iustinianos’un tek hayali, Süleyman’ın mabedinden daha büyük, daha görkemli bir ibadethane yaptırmakmış. Ve 537 yılında Ayasofya açıldığında karşısına geçip şöyle bir bakmış ve demiş ki: “Ey Süleyman, seni yendim!”
Şabat Ritüelleri
İstanbul’dan tekrar Kudüs’e dönersem, Yahudiler için ağlama duvarı şabat’ın da kutlandığı yer. Yahudiler için hayatın ibadet dışında durduğu gün cumartesi ve şabat adı veriliyor, bayram olarak kutlanıyor. Kutlamalar ise cuma akşamüzeri başlıyor. İş çıkışı ağlama duvarına adeta akın eden Yahudiler yüksek sesle Tevrat okuyor, dualar ediyor…
Yahudilerin En Kıymetli Mezarlığı
Yahudiler için Kudüs’ün kutsallığının tek nedeni ağlama duvarı değil. Kudüs manzarasının en güzel izlenebileceği ve şehrin siluetini heybetiyle güzelleştiren Zeytindağı da var. Dağın karşısındaki kapı, Yahudi inancına göre Mesih’in görüneceği ilk yer ve şehre buradan girecek. Bu yüzden dağın eteklerine kurulmuş büyük bir Yahudi mezarlığı var çünkü buraya gömülmek çok önemli. Hatta bu yüzden cidden çok yüksek mezar fiyatları söz konusu. Bu mezarlarda yatanların kıyametten sonra ilk dirilecekler olduğuna ve cennete gireceklerine inanılıyor. Yahudilikte Mesih’in geleceği ve Hz. Süleyman’ın mabedini yeniden inşa edeceği gün bekleniyor.
2000 Yıllık Davud Şehri
Ağlama Duvarı’nın bulunduğu meydanın solunda eski Davud şehrinin kalıntılarının göreceğiniz bir tünel var. Girişin ücretli olduğu bu antik şehrin 2000 yıllık tarihi var. İçeri turist gibi girebilirsiniz ama gezerken sık sık dua eden, ağlayan Yahudilerle karşılaşacaksınız.
14 Duraklı Çile Yolu
Hristiyanlar için Kudüs’ün önemi, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği yer olduğuna inanılmasından kaynaklanıyor. Hz. İsa’nın gerileceği çarmıhı taşıyarak geçtiği yola Via Dolorosa yani Çile Yolu denmiş. Hristiyanlar yanlarında taşıdıkları büyük boy bir haçla bu yolu kat edip; peygamberlerinin çarmıha gerildiği noktaya ulaşarak hacı oluyorlar. Yol üzerinde 14 durak, her birinde de kilise var. İsa Peygamber’in yürürken durakladığı ya da yorularak yere düştüğü yerleri temsil ediyor bu noktalar. Hacı olmak için çile yolunu kat eden Hristiyanlar da bu duraklarda duruyorlar. Yol tam bir insan seli… Ya sabah çok erken saatlerde sakince yürümeniz ya da ağır ağır ilerlemeyi ve tüm ritüellere tanıklık etmeyi seçmeniz gerek. Bir bölümü de Müslüman mahallesinden geçen çile yolu, tepedeki Kutsal Kabir Kilisesi’nde sona eriyor. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği yerin bu kilisenin içinde olduğuna inanılıyor. Çarmıhtan indirilip yıkandığı yer ise sürekli ıslak tutuluyor.
Paylaşılamayan Kilise
Kilisenin bakımı geçmişte mezhepler arasında çatışmaya neden olmuş. Şehrin Osmanlı hakimiyeti altında olduğu dönemde ilginç ama işe yarar bir çözüm bulunarak kilisenin anahtarı Müslüman bir aileye emanet edilmiş. Bakım da mezhepler arasında sıraya konmuş. Sıra kimdeyse Müslüman aileden anahtarı alıp geri de ona teslim ediyormuş. Bugün kilisenin farklı bölümleri farklı mezheplerin kontrolünde.
Meryem Ana Mezarı
Hristiyanlar Meryem Ana’nın kabrini ziyaret için iki yere giderler. Biri bizim topraklarımızdaki Meryem Ana Kilisesi’dir, İzmir Selçuk’ta yer alır. Diğeri ise Kudüs’tedir. Hz. Meryem’in annesi ve babasıyla birlikte burada gömülü olduğuna inanıyorlar ve kabrini ziyaret ediyorlar. Ayrıca Hz. İsa’nın havarileriyle son akşam yemeğini yediği oda da Kudüs’te yer alıyor.
İslamiyet’te En Kutsal 3. Kent
Müslümanlar için Kudüs’e gitmek, yarı hac gibi kabul ediliyor. Mekke ve Medine’nin ardından kutsal şehir kabul ediliyor. Çünkü Hz. Muhammed’in Miraç gecesi cennete yükseldiği yer Kubbetüs Sahra. Üzerine basarak yükseldiği muallak taşı da burada. Bu taşın bir önemi daha var; Hz. İbrahim’in canından çok sevdiği oğlunu kurban etmek için boynunu yatırdığı yer.
Din Bilgisi Sınavı
Müslümanlar için Kudüs’teki kutsal mekanlar Kubbetüs Sahra ve Mescid-i Aksa. Kubbetüs Sahra, altın çatısı olan yapı. Hz. Ömer Kudüs’ü aldıktan sonra yaptırılmış. Kudüs’e gitmeden önce bu bölgenin sadece Müslümanların girişine açık olduğunu biliyordum. Kiliselere ya da ağlama duvarına başka dine mensup olsanız da girebiliyorsunuz. Sadece bu dinlerin hassasiyetlerine saygı göstermeniz gerekiyor. Ağlama duvarına kipa takmayan Yahudilerin bile girmesi yasak. Ama Müslüman erkekler takke takarak girebiliyor. Fakat Kubbetüs Sahra ve Mescid-i Aksa’da durum farklı. Buralar sadece Müslümanların girişine açık. Ve bu konuda çok sıkı bir denetim var.
Dua Testi
Bana girişte Müslüman olup olmadığımı sordukların evet yanıtı verip nüfus cüzdanımı çıkarmış ve “Dini: İslam” hanesini göstermiştim. Ama yetmedi; ilkokul yıllarıma döndüm. Görevli Müslüman olduğumu kanıtlamam için Fatiha Suresi’ni okumamı istemişti ve ben okuyunca ancak ikna olup içeri almıştı. Görevliler sizden kelime-i şahadet getirmenizi isteyebiliyorlar ya da İslam’ın 5 şartına, peygamberin hayatıyla ilgili sorulara yanıt vermenizi bekliyorlar. Yani adeta din kültürü dersi sınavından geçmeye hazır olmanız gerek! Bir de Arap olmayan Müslümanların sık ziyaretlerine alışkın değiller o yüzden fiziki görünüşünüz ikna etmiyorsa soru üzerine soruyla karşılaşabilirsiniz.
KUDÜS SENDROMU
Kudüs’e gelenlerin şehrin havasının etkisine fazlaca girmesinden kaynaklanan bir davranış değişikliği var. Öyle ciddi bir soruna dönüşmüş ki psikiyatri dünyasına yeni bir hastalık olarak girmiş. Doktor Heinz Herman tarafından tanımlanan hastalığın adı Kudüs Sendromu. Kişi dini halüsinasyonlar görüyor, takıntılı ve aşırılığa kaçan hareketler sergiliyor. Kendini ilahi bir elçi de sanabiliyor, insanlara doğru yolu gösterme görevi üstlendiğini düşünüyor. Gariptir, şehri terkettikten sonra normale dönüyor. İnternete Jerusalem Syndrome yazdığınızda hastalığa yakalananların sergilediği davranışlara ilişkin birçok video çıkacak karşınıza.
10 ADIMDA ÖTEKİ KUDÜS
- Dünyanın en tuzlu suyu olan ve bu nedenle içinde canlı barınamadığı için ölü deniz olarak adlandırılan Lut Gölü kıyısına gidin.
- Zeytin Dağı’na çıkıp şehri kuşbakışı görün ve bolca fotoğraf çekin.
- Başta falafel olmak üzere Ortadoğu mutfağının lezzetlerini tadın.
- Halhul kasabasına geçip Yunus Peygamber’in kabrini ziyaret edin.
- Hz. Musa’nın kabrinin bulunduğu külliyeye gidin.
- Tarihi Eriha şehrini görün.
- Ortadoğu’nun Versay’ı olarak kabul edilen Hişam Sarayı’nı gezin.
- Eski Kudüs çarşılarını keşfe çıkın.
- Nazi soykırımı anısına yapılan ve girişin ücretsiz olduğu Yadya Shem Soykırım Müzesi’ne gidin.
- Şehrin yeni kısmında günlük yaşamı gözlemleyin, Dizengoff Caddesi üzerinde yürüyüş ve alışveriş yapın, masaların sokağa taştığı kafelerden birinde oturun.