21 Mar KANLICA
“Bir geceye bir ömür verilir Kanlıca ’da, İstanbul’un sırrına erilir Kanlıca’da” diye başlayan o şarkıyı hiç dinlediniz mi? Semtin başka hiçbir yere benzemeyen dokusunu ve sakladığı güzellikleri içten bir sevgiyle anlatır… Sadece bir değil dinlemekten bıkılmayacak birçok şarkıya, gülümseyerek hatırladığımız sıcacık mahalle dizilerine, edebiyatımızın ünlü kalemlerinin şiirlerine konu olmuş havası bambaşka bir semt Kanlıca…
Geçmişte “Glaros” yani Rumca “martı” adıyla anılırmış. Bugünkü ismine dair rivayetler ise yazmakla bitecek gibi değil… Özellikle yalılarıyla hatıra gelse de Arnavut kaldırımlı sokakları, hanımelinden sümbüllere uzanan mis kokulu çiçekleri ve yaşattığı mahalle dokusuyla, İstanbul’un huzur dolu noktalarından biri.
Semte vapurla gelirseniz, iskeleden çıkıp ilerlediğinizde sizi sade ve samimi bir meydan karşılar. Etrafınızdaki balıkçı teknelerine gülümseyerek ve anın tadını çıkararak yavaşça yürüyün. Eski İstanbul’da olduğunuzu düşünmek için gerekli atmosfere sahipsiniz,keyfini yaşayın…
Kanlıca’daki Mimar Sinan imzası
Semtin en önemli yapılarından biri olan Gazi İskender Paşa Camii, bir Mimar Sinan eseri. Adını taşıyan paşa, hem Kanuni hem de 2. Selim döneminde görev yapan önemli bir devlet adamıymış. Van, Erzurum, Diyarbakır ve Bağdat valiliği yapmış. 1559 ve 1560 tarihleri arasında inşa edilen külliyeden, mektep, hamam ve imaret gibi bölümler yangın kurbanı olmuş. Ama Gazi İskender Paşa’nın oğlu Ahmed ile beraber yattığı türbe ve muvakkithane günümüze ulaşmış. Osmanlı’da camilerin yanına yapılan muvakkithaneler, bir nevi rasathane işlevi görmüş. Güneşe bakarak namaz ve oruç vakitlerini belirleyen muvakkitler, astronomi bilimine de önemli katkı sağlamışlar.
Yeşille mavinin aşkı: Mihrabad Korusu
Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” diye başlayan o meşhur dizelerinin ilham kaynağı Mihrabad Korusu. Anadolu yakasının en yeşil yerlerinden biri. Sultan 1.Mahmud döneminden bu yana kullanılan koruda, Sadrazam Damat İbrahim Paşa bir kasr yaptırarak 3. Ahmed’e hediye etmiş. Ancak Mihrabad Kasrı bir yeniçeri isyanında tamamen yanarak yok olmuş.
Çatısı hortumla uçan köşk
Kanlıca sırtlarında yer alan çok güzel bir köşk var. Vaktiyle Şirket-i Hayriye’ye görev yapan müdürlerden birine aitmiş. İsveçli bir mimara yazlık ev olarak yaptırılan köşk, bu kuzey ülkesinin esintisini Boğaz’a taşıyarak, adeta bir dağ evi havasını yansıtıyor. Çatısında, siyah volkanik bir taş olan arduvaz kullanılmış. Ama 1960’larda çıkan bir hortum felaketi nedeniyle bu çatı uçmuş, ardından yeniden yapılmış. Eski yapılarda, yangın riskini azaltmak ve evde koku olmasını önlemek için mutfakların bahçeye yapıldığı modale sık rastlanır. Bu köşkün bahçesinde de mutfakla birlikte müştemilat, havuz ve asırlık ağaçlar yer alıyor.
Öyküleriyle Kanlıca yalıları
Kanlıca, İstanbul’un yalılarıyla anılan adresleri arasında. Bunlardan biri, 1850’lerin mimari üslubunu taşıyan Sadrazam Kadri Paşa Yalısı. Sadrazamlık, sonrasında ise Edirne Valiliği görevlerinde bulunan Kadri Paşa, yalıyı saray hekimlerinden İsmail Paşa’nın kızıyla evlendiğinde almış. Halen paşanın soyundan gelenlerin oturduğu yalı, 1991 yılında gemi çarpmasıyla ciddi hasar görmüştü. Sol yanında müziğimizin “minik serçe”sinin aşı rengi yalısı, sağında ise Cem Boyner’in yalısı yer alıyor.
Art Nouveau tarzındaki Edhem Pertev Yalısı, 1860 yılında Saraylı Fatma Hanım tarafından yaptırılmış. Ünü nostaljide kalan Pertev kremini üreten Türkiye’nin ilk eczacılarından biri olan Edhem Bey tarafından satın alınmış. Ona çok büyük bir acı yaşatmış. Çocuklarından birini, kayıkhanede oynarken vuran dalgaya kurban vermiş. Edhem Bey’in ölümünden sonra çocukları tarafından yalı bir kaptana satılmış. Özellikle balkonlarındaki abartılı işlemeler nedeniyle “süslü yalı” olarak da anılıyor.
2. Abdülhamid’in kızkardeşi Cemile Sultan’a ait yalının yerine 1905 yılında yapılan Yağcı Şefik Bey Yalısı, 1989’da başarılı bir restorasyondan geçti. Şefik Bey, Donanma Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer alan isim. Yalıdaki büyük bina haremlik, yanındaki küçük bina ise selamlık olarak yaptırılmış. Bugünkü sahibi, ilginç giyim tarzına ilişkin haberlerden tanıdığınız Süreyya Yalçın’ın babası Faruk Yalçın’a ait.
Aşı boyası rengiyle çok uzaktan bile dikkat çeken 19. Yüzyıl sonuna ait Yedi Sekiz Hasan Paşa Yalısı, Osmanlı mimarisinin en güzel örnekleri arasında. Asaf Paşa Yalısı olarak da biliniyor. Yalıyı yaptıran Asaf Paşa, sonraki sahibi ve ömrünü burada noktalayan ise Yedi Sekiz Hasan Paşa olmuş. Yıllar içinde birkaç kez el değiştirmiş ancak 2009 itibariyle yalının son sahibi Nezih Barut oldu.
Semtteki yalılar arasında; 19. Yüzyıldan günümüze ulaşan Prenses Rukiye Yalısı, Yağlıkçı Hacı Reşit Bey Yalısı, Atatürk’ü de ağırlayan Hacı Ahmet Bey Yalısı, Boğaz’ın en büyük rıhtıma sahip yalılarından Saffet Paşa Yalısı da yer alıyor.
7-8 Hasan Paşa Kimdir?
7-8 Hasan Paşa, erlikten mareşalliğe uzanan ilginç öykülerle dolu bir hayat sürmüş. Sarayın en güvenilir adamlarından biri olarak uzun yıllar görev yapmış. Okuma yazma bilmediği için adını yazmakta, imzasını atmakta zorlanan Hasan Paşa’ya, “sen şöyle bir V çiz, yanına da ters V çiz, aralarına çizgi koy, Hasan gibi bir şey olur” denmiş. Bunlar Arap alfabesinde “Hasan” kelimesine yakın bir ses verirmiş. Ama aslında biri 7, diğeri de 8 rakamlarıymış. İmzasını böyle kullandıkça adı da 7-8 Hasan Paşa olarak kalmış. Kuvvetli yapısı, sert mizacı ve saraya bağlılığı ile tanınan Hasan Paşa, Sultan Abdülaziz döneminde Beşiktaş Karakol Komutanı olarak görev yapmış. Hanedan’ın Topkapı’dan ayrılmasıyla İmparatorluğun merkezi haline gelen Beşiktaş ve çevresinde, asayişin sağlanması çok önemli hale gelmiş. Bu görev, sadakatinden ve cesaretinden kuşku duyulmayan Hasan Paşa’ya teslim edilmiş. Adını taşıyan yalı ise Osmanlı tarihine Çırağan Baskını olarak geçen olayda gösterdiği cesaret nedeniyle sultan tarafından ödül olarak verilmiş.
Ünü İstanbul’u Aşan Lezzet, Kanlıca Yoğurdu
Gerçek yoğurt manda, inek ve koyun sütlerinin karışımından yapılır. Tıpkı Maraş dondurması gibi bıçakla kesilebilecek kadar yoğundur. Deniz kıyısındaki satıcılarda pudra şekerini kendiniz ekleyebileceğiniz hazır, paketlenmiş yoğurtlar satılıyor. Boğaz Özel Seferi yapan gemideyseniz, bu meşhur yoğurdu gemiden inmeden de tatma şansınız var. Girişimci satıcılar artık gemilerde de servis yapıyorlar.