ÇUBUKLU VE HIDİV KASRI

ÇUBUKLU VE HIDİV KASRI

Mısır’dan Boğaz’a…
Boğaz’ın Asya yakasında,Kanlıca’nın yanında yer alır Çubuklu… Bir dönemin şiirlerinde, romanlarında sıkça rastlanan bu romantik mekan ne yazık ki çoğu günümüze ulaşamayan köşkleriyle hatırlanıyor. Zamana direnip bugüne gelebilen tarihi eserler arasında en önemlisi olan Hıdiv Kasrı’nı Boğaz’da tekne sefası yaparken kolaylıkla görebilirsiniz.

Bizans dönemindeki ismi “Eirenaion” yani “Huzur” olan Çubuklu’nun bugünkü adıyla ilgili pek çok hikaye var. Bu öykülerden biri XIX. yüzyılda burada üretilen lüle pipoların çubuklarına bağlıyor semtin adını. Bir başka hikaye “çubuk”un Sultan I. Selim tarafından buraya dikilen kızılcık ağacına ithafen verildiği anlatıyor. Dikilen kızılcık çubuğu çok kısa sürede tutup meyve vermiş. Bunun üzerine padişah, Mısır Seferi’nden döndükten sonra semtle ilgilenip güzelleştirmeye karar vermiş.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde burada yer alan yalıların bahçelerinin güzelliklerinden övgüyle bahsediyor. XIX. yüzyılda yapılan ve 1988’de restore edilen Halil Edhem Yalısı’nı Çubuklu iskelesinin biraz ilerisinde görebilirsiniz. Barok plan üzerinde ve Neoklasik tarzda yapılan bu ahşap yalıyı II. Abdülhamid’in sadrazamlarından Edhem İbrahim Paşa yaptırmış. Paşa’nın iki oğlu Osman Hamdi Bey ve Halil Edhem Bey sanat ve müzecilik tarihimize imzalarını atmış. Yalı, mimari özellikleri bozulmadan günümüze ulaşabilmiş nadir örneklerden.

Kasır  
Hıdiv Kasrı son Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın soyundan gelen Abbas Hilmi Paşa tarafından yaptırılmış. Boğaz’ın karşı yakasında Bebek’teki muhteşem Mısır Konsolosluğu binası da Hıdiv’in annesi Hıdiva Emine’ye aitmiş. İstanbul’daki kasırlar içinde en zarif, en güzel olanların arasında gösterilen yapı 150.000 altına mal olmuş. Hıdiv’in aslında Çubuklu sahilinde de sarayı varmış ama 1907’de tepedeki bu arsayı da alıp inşaatı başlatmış. Kasır, Neo-Rönesans tarzını hatırlatan bir uslüpta yapılmış. Düz çatılı muazzam kulesine eskiden buharla çalışan ve kadife koltukları olan asansörle çıkılıyormuş. Kule II. Abdülhamid’e jurnallenmiş “Hıdiv Boğaz’dan geçen gemileri kontrol etmek için bu kuleyi yaptırıyor” diye!
Gerçekten de asansörle kuleye çıktığımızda manzaradan çok etkilendik. Hıdiv hayattan zevk almasını bilen bir adammış.

Ana giriş kapısının üstündeki metal işçiliğinde Hıdiv’in armasını göreceğiniz binanın bir özelliği de elektrikle aydınlatılan ilk kasır olması. Büyük bir bahçenin içinde yer alan yapının giriş katındaki salonunda mermer sütunlar, cam kapılar ve altın yaldızlı işlemeler var. Sütunlarla çevrelenmiş bir havuzun olduğu lobiden kafeye açılan kapıya göz atmayı unutmayın. Kapı büyük bir mutlulukla ağaçtan meyve toplayan altın varaklı ayılarla dekore edilmiş. Binadaki tuvaletlerin orijinal Art Nouveau çinileri bile görmeye değer. Bu kadar muhteşem bir eserin mimarının kim olduğu tam olarak bilinmiyor! Bazıları Raimondo D’Aronco diyor. Bazıları ise İtalyan mimar Delfo Seminati ya da Avusturyalı mimar Antonio Lasciac’ı işaret ediyor.

Pierre Loti, 1930’lara kadar Hıdiv’in kullandığı  kasra olan hayranlığını ifade eden edebiyatçılardan biri, fakat Hıdiv’in o zamanlar sahilde bulunan sarayının daha güzel olduğunu söylemiş. Abbas Hilmi Paşa kasrı İstanbul Belediyesi’ne satmış ve İsviçre’ye gitmiş. 1944’te Cenevre’de ölmüş. Uzun süre bakımsız kalmış Hıdiv Kasrı. 1984 yılında Çelik Gülersoy çıkmış bu yıkılmaya terk edilmiş kasrın karşısına. O zamanlar Türk filmleri için mekan olarak kullanılıyormuş bina. Bir çekim esnasında içeride fazla ışık yok diye havuzun üstündeki vitrayları kırıp çözüm üretmişler! Sadece binası değil bahçesi de bakımdan geçen Hıdiv Kasrı şu anda restoran ve kafe olarak hizmet veriyor.

Sabancı Müzesi’den de görülebilen bu saray yavrusu kasır, İstanbul’daki en büyük gül bahçesine sahipmiş bir zamanlar. Kasrın arkasında 1909’da yapılan gül bahçesini, ortancalar ve çam ağaçlarıyla dolu parkı gezin. Eğer ziyaretiniz ilkbahara rastlıyorsa laleler ve sümbüllerin yoğun kokusu size huzur verecek.

NASIL GİDİLİR?
Üsküdar’dan Kanlıca’ya veya Beykoz’a kalkan otobüslerden birine binin ve kasra ulaşıncaya kadar tepeye 20 dakika kadar yürüyün. Kanlıca’da sarı işaret levhasını göreceksiniz.

BİLGİ

“Yazılarımı farklı tarihlerdeki ziyaretlerimin ardından kaleme aldım. Kaçınılmaz olarak güncel birçok bilgi içeriyor ama güncel demek bugünün dünyasında hız ve değişimin eş anlamlısı. Bu nedenle yazılarımı referans alıp seyahat planı yaparken değişken bilgileri  (tarihi mekanları ziyaret, yemek ve konaklama önerileri, ulaşım bilgileri vs.) kontrol etmeyi unutmayın. Ve siz de benim gibi “bilgi paylaştıkça güzel” felsefesine inananlardansanız, yazıları zenginleştireceğini düşündüğünüz detayları iletin. Yolunuz açık olsun, gezgin ruhunuz hiç yaşlanmasın!”
  • İstanbul

    Onda yaşamak yerine onu yaşamak gereken 7 tepeli şehrin; semtlerinden müzelerine, tarihinden camilerine kadar bilinen ve bilinmeyen köşeleri…

  • Türkiye

    Binlerce yıllık kültür hazinesi, medeniyetler beşiği topraklarımızı keşfetmek için kuzeyden güneye, doğudan batıya adım adım yolculuk…

  • Avrupa

    Yılın her dönemi ziyaret edilen ışıltılı başkentler, dünya hazinelerini saklayan müzeler, zarafet ve estetiği buluşturan kültürlerden izler…

  • Amerika & Avustralya

    Her zaman merak uyandıran coğrafyalar ve mesafelere aldırmadan gitmek isteyeceğiniz şehirler…

  • Asya & Afrika

    Doğa harikalarından kültür miraslarına, şaşırtıcı geleneklerden mimari başyapıtlara kadar sayısız hazine…

  • Özel Dosyalar

    Özel günlere ilişkin öneriler, ilginç konulara ilişkin yazılar, farklı coğrafyaları bir araya getiren karma konular…

Hıdiv Kimdir?

Hıdiv, Osmanlı’nın son dönemlerinde Mısırı özerk olarak yöneten kişi için kullanılan genel bir unvandır. 1892’den 1914’e kadar Abbas Hilmi Paşa son Hıdiv olarak İngiliz koruması altındaki Mısır ve Sudan’ı yönetmiş. 1914 yılında I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlının tarafını tutmasından korkan İngilizler tarafından görevinden alınmış. Mülklerine el konulmuş ve Mısır’a dönüşü yasaklanmış. Sonunda mağlubiyeti kabul etmiş ve 1931’de haklarından vazgeçmiş.