21 Mar YENİ CAMİİ VE MISIR ÇARŞISI
Bir Tutam Baharat
Mısır Çarşısı içinde bulunduğunuz zamanı unutturup sizi kendi tarihinde dolaştıracak kadar hoş bir atmosfere sahip. İstanbul’un en popüler duraklarından biri olan çarşı, yanındaki Yeni Cami’nin bir parçası olarak yapılmış.
Yeni Cami
1591 senesinde yapılmış olmasına rağmen Yeni Cami’nin, “Yeni” diye isimlendirilmesi çoğu yabancı turisti şaşırtır; bilmezler ki Anadolu tarihinde 1000 yaş ve üstü olanlar “tarihi” dir, daha gençler ise “yeni”.
Burada çok eskiden Venedik ve Amalfi kolonileri varmış. Cami çalışmaları Safiye Sultan (1550-1605) tarafından başlatıldığında bölgede, “Yahudihane” denilen ahşap apartman bloklarında yaşayan Yahudi nüfus çoğunluktaymış. Yahudiler Hasköy’e taşınmış ama oğlu III. Mehmed’in ölümüyle gücünü yitiren Safiye Sultan’ın yaptırdığı caminin inşaatı da yavaşlamış. Binaları yarım bırakmak bize atalarımızdan miras olsa gerek; cami yapımı yarısına gelmeden durmuş. Ünlü İstanbul yangınlarından nasibini alan yapının inşaatını 1633 yılında, Sultan IV. Mehmed’in annesi Hatice Turhan Sultan üstlenmiş. Mimar Sinan’ın öğrencisi Davut Ağa’nın planını çizdiği cami, 1663 senesinde dönemin Mimarbaşı Mustafa Ağa tarafından orijinal plana sadık kalınarak tamamlanmış.
Yeni Cami; Sultanahmet Camii’nin planına benzer. İki minaresi, 66 kubbesi ve ortasında şadırvan bulunan avlusuyla klasik Osmanlı tarzında ve bu büyüklükte yapılan son selatin (sultanlar tarafından yaptırılan) camilerinden biri. Yan cephe revaklarıyla da dikkati çeken caminin özelliklerinden biri minarelerin her birinde üçer şerefe olması. Hoparlörün olmadığı dönemde, yarım düzine müezzinin şerefelere çıkıp aynı anda, aynı makam, aynı uslupla okuduğu ezanın ihtişamını tasavvur etmek ise ziyaretçilere kalıyor.
İstanbul’da deniz kıyısında yapılan ilk büyük cami olan Yeni Cami’nin içi çok zarif bir şekilde dekore edilmiş. Rengarenk vitray camlarla süslü pencereleri, beyaz mermerden yapılmış mimber ve müezzin mahfili, sedef kakmalı kürsüsü, duvarları kaplayan çinileri, pencerelerin sedef kakmalı kapakları ile pencere üstlerine Mustafa Çelebi’nin yazdığı ayet ve sureler nadide örnekler arasında gösteriliyor.
Caminin arka bölümünde tuğla ve taştan inşa edilmiş Hünkar Kasrı var. Sultana ait bir bölüm olan Hünkar Kasrı padişahın caminin içine direkt girmesini sağlarmış. Caminin karşısında, Mısır Çarşısı tarafında, Hatice Turhan Sultan, oğlu Sultan IV. Mehmet ile padişahlardan II. Mustafa, III. Ahmet, I. Mahmut, III. Osman ve V. Murad’ın türbeleri; türbelerin tam karşısında da bugün yalnızlığa terkedilmiş muvakkithaneyi göreceksiniz.
Yolun biraz ilerisinde, türbelerle aynı tarafta, XIX. yüzyıl sonlarında çıkan büyük yangında hasar gören, cami külliyesinin bir parçası olan zarif sebil var. Restorasyonuna İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu arkeolog Osman Hamdi Bey’in bizzat katıldığı sebil, yakın zamanlarda yeniden restore edildi.
Mısır Çarşısı
Galata Köprüsü’nün üstünden kara tarafına doğru baktığınızda kendi küçük ancak görünüşü güçlü, çok kubbeli bir bina hemen fark ettirir kendini. 1660 yılında yapılan Mısır Çarşısı (yazın, yoğun turist dönemleri haricinde pazar günleri kapalı) adını Uzak Doğu ve Hint mallarının kervanlar ile Mısır’dan getirilmesinden almış. Günümüze ulaşamayan hamamıyla beraber camiye maddi destek sağlamak amacıyla inşa edilen “L” planlı çarşı, biri 150, diğeri 120 metrelik iki koldan oluşuyor. İstanbul’un ikinci büyük kapalı çarşısı ve altı girişi var. Mısır Çarşısı iki ana girişin üstündeki tonozlu bölmelerde yer alan meşhur Pandeli ve daha az bilinen Bab-ı Hayat restoranların da dahil olduğu 100 kadar dükkanı barındırıyor bugün.
Eminönü Meydanı’nda bağımsız bir görüntü sergileyen Mısır Çarşısı aktarlarıyla meşhur, bu yüzden yabancılar “Baharat Çarşısı” da diyorlar. Günümüzde aktarların azaldığı çarşıda baharat, lokum, kuruyemiş ve yiyecek maddeleri var ama çok sayıda dükkan Kapalı Çarşı’da bulabileceğiniz türden turistik eşya satmaya başladı. Mısır Çarşısı’ndan dışarıya çıktığınızda karşılaşacağınız dünya içeridekinden çok farklı. Çarşının etrafındaki sokaklarda sebze meyveden, şarküteri ürünlerine, evcil hayvan yemlerinden çiçek tohumlarına kadar çok çeşitli ihtiyaçlara cevap veren dükkanlar var. Yeni Cami’ye yakın tarafta tohum, fidan ve kafeslerde hayvan satanların olduğu Çiçek Pazarı var. Burada tedavi amacıyla kullanılan sülükleri damacanaların içinde görmek sadece yabancı değil yerli turistleri de şaşırtıyor. Unkapanı tarafındaki tezgahlarsa sattıkları peynir çeşitleri, balık, taze sebze ve meyvelerle çok daha iştah açıcı bir tablo sergiliyor. Çarşı içindeki fiyatlar daha turistik olduğundan size alışverişinizi buradan yapmanızı tavsiye ederiz. Mutfak ve ev eşyası ihtiyacı olanlara ise çarşının tam arkasındaki dükkanlara bakmalarını öneririz. Eminiz ki çarşı kokusu, dokusu ve ruhuyla sizi saracak.
ALIŞVERİŞ
Mısır Çarşısı’nın içindeki Kalmaz Baharat (Tel: 0212 522 66 04) baharat çeşitleri ve doğal ilaçlar satıyor. Osmanlı desenlerinden örnekler taşıyan kumaşları 82 numaradaki Özer’de (Tel: 0212 526 80 79) bulabilirsiniz. Mısır Çarşısı’nın Hasırcılar Kapısı’ndan çıktığınızda karşı köşede Kurukahveci Mehmet Efendi (www.mehmetefendi.com) var. Bu küçük, taze kavurduğu kahve çekirdekleriyle mis gibi kokan dükkan önünde uzayan kuyruğu hak ediyor.Yakınındaki Namlı Şarküteri (www.namlipastirma.com.tr) sadece pastırması ile değil, peynirleri, söğüş etleri ve diğer ilginç seçenekleri ile lezzet düşkünlerinin vazgeçilmez durağı.
“(Yeni Cami) diğer selatin camilerinden farklı olarak şehir hayatının, keşmekeşin tam ortasında ama hep asil bir duruşa sahip.” Stamboul Sketches, John Freely, 1974
Şanslı Güvercinler
Yeni Cami’nin önünde ziyaretçilerin güvercinleri beslemesi için kuş yemi satan tezgahlar görürsünüz. Aslında başka camilerin önünde de rastlayabileceğiniz bu görüntünün hikayesi Hz. Muhammed’e dayanıyor; düşmanlarından kaçan Hz. Muhammed’in hayatı, sığındığı mağara çıkışının bir örümcek tarafından örülüp, bir güvercinin yuva yapmasıyla kurtulunca, güvercinler hayat boyu şımartılma garantisi almış.