21 Mar TALİMHANE, TARLABAŞI VE ELMADAĞ
Beyoğlu’nun Unutulmuş Arka Sokakları
Cumhuriyet Caddesi; Taksim Meydanı’ndan kuzeye doğru çıkıp, Elmadağ’dan geçerek Harbiye’ye uzanan inanılmaz yoğun trafikli caddedir. Birçok havayolu şirketinin ofisi ve The Hyatt Regency, Sheraton, Ceylan Intercontinental ve Divan gibi zincir oteller bu caddedenin Asker Ocağı Caddesi’yle kesişme noktasının civarında yerleşmiştir. Direkt doğuya doğru gittiğinizde Talimhane’ye varırsınız. Taksim’e bu kadar yakın ama bu kadar uzun süre ihmal edilmiş başka bir yer var mıdır?
Talimhane; birbirini kesen dik sokaklarıyla İstanbul’un ilk planlanarak oluşturulan mahallesi… Geçtiğimiz yıllarda yapılan çalışmalarla çok kısa zamanda büyük değişim geçiren bu bölgede, güzelim binalar tabela kirliliğinden kurtarıldı, caddelerin parke taşları yeniden döşendi, köşkler restore edildi ve birçok yeni dükkan ve kafe açıldı. Birçok otelinde barındığı semtten aşağı doğru indiğinizde Tarlabaşı’na varırsınız, halihazırda Doğu’dan göç edenlerin yaşadığı bu fakir semt, daha vahim durumdaki Dolapdere ile birlikte kendisini ihmal edilmişlikten kurtaracak restorasyon çalışmaları için sırasını beklemekte.
Gözleriniz bir kez o yoğun Cumhuriyet Caddesi trafiğine kitlendi mi, Taksim Park’a bakan zarif 19. yüzyıl köşklerini gözden kaçırmanız sandığınızdan çok daha kolay. Caddenin Taksim tarafındaki sonunda birçok fast food dükkanı göreceksiniz, tam karşılarında ise Simit Sarayı zincirinin bir şubesini… İşte şimdi canlı sokaklarıyla Talimhane’ye geldiğinizi müjdeleyen Şehit Muhtar Bey Caddesi’nin köşesindesiniz. En az 35 otel sayabilirsiniz burada, eğer İstiklal Caddesi’nin hareketli gece hayatını tatmak isteyenlerdenseniz, yakınlığından ötürü bölge sizin için çok avantajlı.
Yoğun Tarlabaşı Bulvarı, bir yere kadar İstiklal Caddesi’ne paralel olarak güneye, Haliç’e doğru gider. Tarlabaşı ’nın kuzey tarafında, İstiklal Caddesi ve Cihangir’de gördüklerinize benzeyen ama daha küçük, çok güzel köşkler var. 19. yüzyılda İstanbul’un zengin aileleri ve İstiklal Caddesi’ndeki konsolosluklar için çalışanların çoğu, işlerine çok yakın olan bu bölgede yaşamayı tercih etmişler. Başkentin 1923’de Ankara’ya taşınmasıysa hem insanlar hem de semt için bir dönüm noktası olmuş. Elçiliklerin de Ankara’ya taşınmasıyla, Tarlabaşı sakinlerinin birçoğu geçim kaynağını kaybetmiş. Diğerleri ise 20. yüzyılın ortalarında, 1942’de çıkartılan, sonuçları ağır olan Varlık Vergisi yüzünden burada yaşayamamışlar. Onların yerine Doğu Anadolu’dan gelen göçmenler eskiden bir ailenin yaşadığı evleri bölerek apartman gibi yaşamaya başlamışlar. Sonra yönetimler de ihmal etmiş semti. Kısaca değişmiş Tarlabaşı ’nın kaderi de görüntüsü de…
Tarlabaşı Bulvarı 1980’lerde genişletilince yüzlerce tarihi ev yok olmuş. Geriye kalanlar, 2005 yılında başlayan kentsel dönüşüm projesi kapsamında tadilata girmiş durumda. New York’taki Soho ya da Londra’daki Hoxton gibi, bu yeni Tarlabaşı ’na sanatçılar ve basın mensupları taşınmış.Yine de eski zarif ve nezih günlerine tam olarak kavuştuğunu söylemek için çok erken; burası hava karardıktan sonra, uyuşturucu satıcılarının, fahişelerin ve travestilerin eline geçiyor. Buraları gezmek istiyorsanız tercihen gündüz vaktini tercih edin ve tek başınıza değil yanınızda birileriyle gezin. Gezmek için en uygun zamanın Kurede Sokağı ve Serdar Ömer Paşa Sokağı’nda pazarın kurulduğu Pazar günü ama çantanıza sahip çıkmayı da unutmayın.
Talimhane ve Tarlabaşı ’nın kuzeyi, fakir Dolapdere, birçok şarkıyı kendilerine has bir yorumlayan Dolapdere Big Gang (www.dolapderebiggang.com) gurubunun doğuş yeri olmasıyla ünlendi son zamanlarda.
19.Yüzyıl Kiliseleri
Tarlabaşı ve Dolapdere’nin arka sokakları birçok kiliseyi barındırır. Maalesef, çoğu özel günlerin dışında kapalı ve ayin yapılmıyor. İçlerini sadece pazar sabahları görmek imkanınız var.
Tarlabaşı ’ndaki Karakurum Caddesi’ndeki Meryem Ana Kilisesi, Süryani Ortodoks cemaati tarafından inşa edilmiş ve Ermeni Ortodoks cemaati tarafından da kullanılıyor. Orjinal kilisenin tarihi 1844 yılına kadar uzanıyor, ancak 1863’de mimar Serope Kalfa tarafından bazilika modelinde yeniden inşa edilmiş. İstanbul’daki büyük 1870 yangınından sonra restore edilen kilise, 1963 yılında Mardin taşlarıyla tamamen yeniden yapılmış ve 2006’da yeni bir restorasyon daha geçirmiş.
Kalyoncu ve Kemerbostanı Caddelerinin kesiştiği yerde 1861 yılında yapılmış harika bir Rum Ortodoks kilisesi olan Aziz Elena ve Konstantin Kilisesi var. İkonastasları Yunan tapınaklarının cephesini hatırlatıyor.
Dolapdere’deki Mihrimah ve Kasap Ali Sokaklarının köşesindeki büyük ve gösterişli Rum Ortodoks kilisesi Pagania Evangelistria ise 1894 yılında yapılmış. Restorasyon çalışmaları başlamış ama durmuş, buna rağmen pazar sabahı ayinleri devam ediyor.
Adam Mickiewicz Müzesi
Polonyalı romantik şair ve vatansever Adam Mickiewicz (1798-1855), İstanbul’a 1854 yılında, Kırım Savaşı’nın başlangıcında ülkesini işgal eden Rusya’ya karşı savaşı desteklemek için gelmiş. Bir yıl sonra Tarlabaşı ’nda koleradan ölünce, önce bir süre yaşadığı ve orijinalinin 1870 yılında yandığı binanın zeminindeki sembolik bir mezara gömülmüş. Bu bina şimdilerde müze olarak işlev görüyor. Cenaze, daha sonra Polonya’ya Krakov’a götürülmüş.
NASIL GİDİLİR?
Taksim Meydanı’na ulaşmak için tramvayla Kabataş’a gelebilir ve finükülere geçip meydana çıkabilirsiniz ya da Kapalıçarşı’nın önünden 61B no’lu otobüse binebilirsiniz.