31 Ara SİVAS
Sivas, MÖ 7 binlere dayanan geçmişiyle hem tarih boyunca ev sahipliği yaptığı kültürlerin hem de çevre bölgelerin bir sentezi gibi. Doğu Anadolu, Karadeniz ve İç Anadolu birbirine karışır bu ilin sınırları içinde ve ortaya bambaşka bir tablo çıkar.
Milli Mücadele’nin başlangıcında yapılan ve bir ulusun kaderini değiştiren son kongre için bu şehrin seçilmiş olması bir rastlantı değil. Dikkat ederseniz Sivas’ın merkezinden çok ilçeleri bilinir. Bu da her birinin ne kadar özgün olduğunun bir işaretidir aslında. Divriği gibi…
İlk UNESCO eseri
Divriği ve civarında en erken yerleşime dair yazılı kaynaklar Hititlere kadar gidiyor. Mengücekoğulları’nın yönetimi altında olduğu dönemde yapılan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası ise kentin zengin tarihinden kalan en önemli miras.
1985’ten bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ve bu listeye ülkemizden giren ilk yapı olma özelliğini taşıyor. 2015’te başlayan restorasyona pandemi döneminde ara verildiği için kısa bir süre daha bakım altında kalacak olan yapının yeniden ziyarete açılmasını heyecanla bekliyorum.
Aslında böylesi önemli yapıların bütünüyle değil parça parça restorasyona alınması turizm açısından daha doğru. En azından restorasyonun devam etmediği yerler ziyaret edilebilmeli.
Tam bir başyapıt
Cami, Ahmet Şah ve eşi Melike tarafından yaptırılmış. İnşası 1228’de başlamış, 1243’te tamamlanmış. İslam mimarisinin başyapıtlarından biri sayılıyor. Mimarı Ahlatlı Hürremşah. Öyle bir eser tasarlamış ki plan tipi ve süsleme özellikleri bakımından bir benzeri yok. Darüşşifa taç kapısı, cami kuzey taç kapısı, cami batı taç kapısı ve şah mahfili taç kapısının her biri birbirinden farklı ve müthiş süslemeleriyle göz kamaştırıyor.
Tekrarsız işçilik
Yapı neredeyse 8 asır önce yapılmış ve üzerinde binlerce motif var. Üstelik hiçbir desenin birbirini tekrar etmediği muazzam bir bütün ortaya çıkarılmış. Kâinattaki varlıkların biricikliğini simgeleyen bu özelliğe ek olarak hayranlık uyandıran bir detay daha var. Caminin batı kapısında mayıs-eylül arasındaki dönemde, her ikindi namazından 45 dakika önce insan silüeti şeklinde dev bir gölge beliriyor. İncelemelere göre bu bir tesadüf değil; çok ince hesaplamalara ve derin fizik–astronomi bilgisine dayanıyor.
Darüşşifada suyla tedavi
Camiye bitişik olarak inşa edilen, iki katlı, avlulu ve eyvanlı bir yapı olan Darüşşifa, geçmişte hastaların su sesiyle iyileştiği bir sağlık merkeziymiş. Bu kısım Anadolu’da ayakta kalan en eski hastanelerden biri. Ruh ve sinir hastalarının tedavisi için kullanılmış.
İçeride öyle bir akustik hesaplaması var ki başta su sesi ve tasavvuf müziği olmak üzere ortadaki avludan tedavi amaçlı yayılan tüm sesler, hastalık derecesine göre odalardan duyulmuş. Hastalığa ve tedavi sürecine göre, kiminin daha yüksek kiminin daha az duyması gerekiyormuş ve hesaplama buna göre yapılarak sesin yankılanması sağlanmış.
DAHASI VAR
Şehri merak ediyorsanız, Divriği yazıma da göz atmayı unutmayın!