06 Şub PAMUKKALE VE HİERAPOLİS
Çal Dağı’ndan çıkan termal sularda çözülmüş halde bulunan kalsiyum bikarbonat, tepelerden aşağıya doğru süzülüyor. Süzülürken içindeki karbondioksit havaya karışarak teraslarda sert tebeşir biçimindeki travertenleri oluşturuyor. Ve huzurlarınızda Pamukkale!
Denizli merkeze 20 km. uzaklıktaki Pamukkale’nin dünyada eşi yok. Ayakkabılarınızı elinize alıp, binlerce yılda meydana gelen bu traverten teraslarda yürüyebilir; güneşin batışını hiçbir yerle kıyaslanamayacak keyifle izleyebilirsiniz. Bir de Roma döneminden bu yana kullanılan “kutsal havuz”da yüzebilirsiniz.
Kutsal havuz bugün Pamukkale Motel’in içinde yer alıyor. Mermer parçaların ve kolonların olduğu 35 derecelik sıcaklığa sahip bu havuzdan yararlanmak için giriş parasını ödemeniz ve mayonuzun yanınızda olması yeterli.
Kışın da Deneyin
Pamukkale’deki termal su tam bir şifa kaynağı olarak görülüyor. Kalp, damar sertliği, tansiyon, romatizma, deri hastalıkları ile sinir ve damar hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Yılın her döneminde de kullanılabilir. Genellikle yaz aylarında turistlerin rotasına girse de esas kışın ilginç bir deneyim. Soğuk havada sıcacık suda yüzmenin keyfi bambaşka.
Pamukkale’ye gittiğinizde geçtiğimiz yıllarda tamamen gün ışığına çıkarılan ve İmparator Domitian’a adanan Sütunlu Cadde’ye özellikle dikkat edin. Onu geçtikten sonra karşınıza bugün müze olarak kullanılan çok büyük boyutlardaki Roma Hamamları çıkacak. Müze küçük ama içindeki eserler ilginç. Heykeller, kabartmalar, antik paralar göreceklerinizden bazıları…
Bir de genelde zengin insanların gömüldüğü lahitler var. Lahitin diğer adı sarkofaj. Anlamı ise “et yiyen” demek. Bu ilginç isim neden verilmiş derseniz; eskiden insanlar lahitlerin içine koydukları cansız bedenlerin birkaç yıl sonra sadece kemikten ibaret olduğunu görünce böyle bir adı uygun görmüşler!
Hierapolis
Hierapolis antik kentinin kuruluşuyla ilgili bilgiler hala tam değil. Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından MÖ. 2. yüzyıl başlarında kurulduğu kabul ediliyor. İsmini de Amazonlar kraliçesi Hieradan aldığı düşünülüyor. Aslında bir Helen kenti olarak günümüze ulaşabilirmiş. Ama M.S. 60’ta yaşanan büyük depremde neredeyse tamamı yıkılmış, sonrasında da sık sık depremlerden nasibini aldığı için ilk halinden pek eser kalmamış. Günümüze ulaşan, depremlerden sonra yenilenen Hierapolis.
Roma kentlerinin tipik özelliklerini taşıyan kent, Hristiyanlık için kutsal kabul edilen yerler arasında. İki nedeni var: Aya Sofya’yı inşa ettiren Bizans İmparatoru Jüstinyen, Hierapolis’teki herkesin pagan geleneklerini bırakması ve Hristiyanlığı seçmesi için John isimli bir piskoposu görevlendirmiş. O da tam 80 bin kişiyi Hristiyan yapıp; 98 kiliseyle, 12 manastır inşa ettirmiş. Hierapolis, Hristiyanlığın ilk kabul edildiği yerlerden biri olmuş; İncil’de de bahsediliyor. Ayrıca 12 Havari’den biri olan Aziz Philip’in bu şehirde yaşayıp, yedi oğluyla beraber öldürüldüğüne inanılıyor. Philip için yapılan mezarın kalıntıları da ziyaretçilerin görecekleri arasında.
İlginç Mezarlar
Hierapolis’in mezarlığı da antik kentte görecekleriniz arasında. Geçmişte buraya gömülenler için aileler mezarlara bakım ve çiçeklendirme parası ödermiş. İnsanların şahsi eşyalarıyla gömüldüğü bu mezarların taşlarında ilginç detaylar var. Bazılarının üstüne gücü temsil etsin diye erkek cinsel organı koymuşlar. Hele birinde öyle bir beddua yazıyor ki; “Mezarıma girmeye kalkan hırsız, yürüyecek toprak, seyredecek deniz bulamasın, çocuksuz ve mutsuz bir hayatın ardından öldüğünde tanrıların laneti üzerinde olsun.”