30 Eyl MERSİN
Verimli Çukurova’dan gelen ürünlerin dünyaya açıldığı Mersin, Türkiye’nin en büyük limanlarından birine sahip. Yıl boyunca eksik olmayan güneşi, Akdeniz sıcaklığının her yere yayılan havası, sahil boyunca uzanan birbirinden güzel parkları, geniş bulvarları, koyları ve nefis doğası ile anlatacak öyle çok şeyi var ki… Ama benim bu kez konum şehrin tarihi… Farklı uygarlıklardan kalan izlerle geçmişe gitmeye ne dersiniz?
Kilikya’nın Zenginliği
Akdeniz boyunca yer alan yerleşimlerin her biri görülmeye değer. Öyle karma bir zenginliğe sahip ki geçmişte, Antalya’nın doğusuna “her milletten insan yaşayan yer” anlamında “Pamfilya” demişler. Akdeniz’in ülkemizdeki en doğu bölümleri de Kilikya olarak adlandırılmış. Mersin de bu bölgede yer alıyor ve civarı çok önemli tarihi noktalar ile dolu.
Kanlı Divane
Erdemli‘deki Kanlı Divane ören yeri, Kilikya’nın en ilginç yerleşimleri arasında. Tarihte ise Kanytelis ve Neapolis olarak geçmiş. Bugünkü ilginç adını ise geçmişte suçluların vahşi hayvanlara yem olarak atıldıkları büyük çukurdan almış. Ağırlıklı olarak Roma ve Bizans binalarının bulunduğu antik şehrin girişinde, baş tanrı Zeus’a adanmış bir kontrol kulesi var. Zeytin işleme atölyeleri ve sarnıçlar da antik kentteki dikkat çeken detaylar.
Yumuktepe
M.Ö. 6300’lere uzanan Yümüktepe’ye, şehir merkezine çok yakın. 1937 yılında yabancı bir araştırmacı heyeti tarafından keşfedilince kazı çalışmaları da başlamış. Şimdiye dek 33 tabaka keşfedilmiş. İlginç bulgular var; mesela Akdeniz’de zeytinin ve incirin ana vatanının bu bölge olduğu, üzümün ise daha geç dönemde geldiği botanik analizler ile saptanmış. Kazılardan çıkarılan parçaları, Mersin Müzesi’nde görebilirsiniz.
Viranşehir
Mersin’in Mezitli ilçesi yakınlarındaki Viranşehir, geçmişte Soli ve Pompeipolis olarak adlandırılmış. Bugün Mersinlilerin tatil için gittiği yerlerin başında gelen bölge, Kilikya’nın en eski yerleşimleri arasında. Şehirden denize uzanan 450 metrelik yoldaki sütunlar ve başlıkları çok etkileyici.
Tarsuslu Pavlus
Hz. İsa’nın 12 havarisi arasında yer alan ve en önemlilerinden olan Aziz Pavlus, M.S. 10-67 yılları arasında yaşamış. Tarsuslu Saul (Pavlus) olarak biliniyor. Başta Anadolu olmak üzere Akdeniz çanağında çok sayıda yolculuk yapmış ve yeni din Hristiyanlığı yaymaya çalışmış. Aziz Pavlus’la beraber yeni bir dinin temelleri de bu topraklarda atılmış. Sadece bu kadar da değil. Mısır kraliçesi Kleopatra M.Ö. 41 yılında Marcus Antonius ile Tarsus’ta buluşmuş. Kleopatra’nın adını taşıyan kapının da aralarında bulunduğu birçok tarihi kalıntıyı görebileceğiniz Tarsus’ta, taş evler de birbiri ardına restore ediliyor. Aziz Pavlus’un kuyusunun olduğu sokaktan geçip eski evlerin yeni çehresinin arasında dolaşın. Geçmişe dalıp gitmek, saati unutturan bir oyun gibi…
Kız Kalesi
Erdemli’de denizin içinde yer alan meşhur kale Mersin’in simgelerinden… İki adı var; Kız Kalesi ya da Deniz Kalesi deniyor. Bölge de şimdi bu adla bilinse de geçmişte Corycusveya Korykos olarak anılmış. Geçmişte hem hareketli bir liman kenti hem de safran üretimiyle gözde bir yermiş. Kalenin bugünkü hali 12. yüzyıldan kalma. Tarih boyunca çok kez el değiştirmiş; 1473’te Osmanlı hakimiyetine girmiş.Geçmişte hem savunma hem konaklama açısından önem taşıyan kaleye kıyadan kalkan teknelerle ulaşıyorsunuz. Şapel, sarnıçlar, mozaik yer döşemeleri ise içine girdiğinizde gördükleriniz arasında. İstanbul’da Kız Kulesi için anlatılan efsane bu kale için de anlatılıyor. Kralın çok sevdiği kızını korumak için kaleye kapattığı ama bir meyve sepetinin içinden çıkan yılanın sokmasıyla korktuğunun başına geldiği trajik öykü size ne kadar inandırıcı gelir bilmem ama hem İstanbul’da hem Mersin’de ziyaretçilerin ilgisini çektiği kesin.
Adamkayalar
Kız Kalesi’ne yakın noktada, eşine az rastlanır bir tarih mirası var. Silifke – Erdemli arasındaki yolda yer alan Adamkayalar’da, dik bir yamaca oyulmuş dev kabartmalar karşısında hayran kalmamak mümkün değil. İlk bakışta bir süre ağzınız açık kalabilir, uyarmadı demeyin. M.Ö. 1. yy ile M.S. 2. yy arasına tarihlenen kabartmalarla karşılaşmak sinir sisteminizi de etkileyebilir. Çünkü her yerde başa bela olan defineci tahribatından bu kayalar da nasibini almış maalesef! 9 niş var. İçlerinde 11 erkek, 4 kadın, 2 de çocuk figürü görülüyor. Ayrıca keçi ve kartal da resmedilmiş. Ulaşması kolay değil ama Kız Kalesi rotasına ekleyin. Akşam saatlerine yakın bir vakti seçmeyin çünkü gidip dönmesi biraz zahmetli, karanlık çökecek telaşına girmeyin derim.
Uzuncaburç ve Olba
Yörüklerin hayvanlarını otlattığı, denizden yaklaşık 1000 metre yüksekteki Uzuncaburç, Mersin’in en ilginç noktalarından. Antik tiyatrosu ile Sütunlu Cadde ve Tyche Tapınağı’nı görmeniz gerek. Kenger kahvesi, pekmezi, heybeleri ve meşe külü dedikleri sabunuyla meşhur. 4 km mesafede ise Hellenistik dönemde Olba Krallığı’nın merkezi olan Olba Antik Kenti var. Geçmişte ticaretin göz bebeği olan bir yerleşimin kalıntılarını taşıyor. Bence en ilgi çeken kısmı kaya mezarları ve lahitleri.
Kızlar Hamamı
Narlıkuyu denince akla önce balık lokantaları gelse de tarihten ilginç detaylar burada da var. Zaten Mersin için taşı toprağı tarih desem abartmış olmam, dört bir yanı geçmişin izleriyle çevrili. Narlıkuyu’da da Kızlar Hamamı diye geçen Roma mozaikleri mutlaka görülmeli. M.S. 4. yüzyıldan kalma yapıda güzelliği, zarafeti ve dostluğu sembolize eden Euphrosyne, Aglaia ve Thalia olarak bilinen meşhur “Üç Güzeller” resmedilmiş.
Amphora Müzesi
Türkiye’deki ilk amphora müzesi Silifke’de. Arslan Eyce’nin büyük emekle oluşturduğu sonra da adını taşıyan özel müzeye dönüştürülen koleksiyon, alanında dünyanın sayılı müzeleri arasında. Müze binası da 1800’lerden kalma bir ambar. Amphoralar deniz ticareti için önemli. Ambar binasının da yine aynı amaç için yapıldığını öğrenmekse müzenin anlamını katlıyor. İçinde, M.Ö. 7. yüzyıl ile M.S. 18. yüzyıl arasında üretilen ve ticari amaçla kullanılan yüzlerce amphora yer alıyor.
NUSRAT
Sadece antik miraslar değil, yakın tarihin en önemli tanıklarından biri de Mersin’de misafir. Çanakkale kahramanı olan ve ne acıdır ki jilet olmaktan son anda kurtarılan Nusrat mayın gemisi Tarsus’ta. Önce Mersin’e oradan da 3 parçaya ayrılarak Tarsus’a götürülmüş Nusrat. Tıra yüklenerek taşınan gemi Çanakkale parkına demirledikten sonra orijinal maketi incelenerek aslına uyguna en yakın halde tekrar birleştirilmiş.
MEŞHUR 3'LÜ
Mersin lezzet zengini bir kent. En meşhur 3’lü ise tantuni, künefe ve kerebiç. Ek olarak ciğer şiş ve humus da denenmeli.