21 Oca MALTA
Yılın 300 gününü ışıl ışıl geçiren, dünyanın hem en küçük hem en fazla kültürel-tarihsel mirasa sahip ülkelerinden biri Malta. Bizim Göbeklitepe elindeki unvanı alana dek, dünya bu ülkeyi en eski tapınağın olduğu yer olarak tanıyordu. Ama 5600 yıllık Malta Monolitleri’nin yıldızlığına, 12 bin yıllık Göbeklitepe’nin keşfi son verdi.
İtalyan filozof Tommaso Campanella’nın kurguladığı ütopyaya verdiği adı hatırlattı bana Malta. Çünkü gidince ister istemez ağzımdan “güneş ülkesi” tanımı dökülüverdi. TV programım Ayrıcalıklı Rotalar’ı çekmek için 2019 yazında gittiğimizde, gölgede bile 35 dereceydi; artık gerisini siz sevgili okurların tahmin gücüne bırakıyorum!
Kimler Gelmiş Kimler Geçmiş
Malta, yüzölçümü itibariyle dünyanın en küçüklerinden olsa da kilometrekare başına düşen tarihi ve kültürel miras açısından dünyanın en zengin yerlerinden biri. Aslında bunu zengin tarihine borçlu olduğunu, geçmişini biraz inceleyince anlıyorsunuz. Fenikeliler’den Kartacalılara, Romalılar’dan Bizans’a ve Araplar’a kadar birçok medeniyetin hakimiyeti altında kalmış. Daha yakın tarihine bakınca da Almanlar, Fransızlar, İspanyollar geçmiş bu topraklardan. 1814’te ise İngiltere’nin parçası haline gelmiş ta ki 1964’te bağımsızlığına kavuşana kadar. Ülkede bugün İngiliz etkisi baskın biçimde görülüyor. Ters trafik, hukuk ve eğitim sistemi gibi yadigarları var. İngiltere ve Malta’nın hem sosyal hem ekonomik alanda işbirlikleri de devam ediyor.
İnançla Şekillenen Tarih
5600 yıllık Malta Monolitleri, dev kayaların oyulup nasıl mabed inşa edildiğinin hayranlık verici örneklerinden biri. Şanlıurfa’daki Göbeklitepe keşfedilene dek, dünyanın en eski tapınağı burası kabul ediliyordu, artık ikinci sırada.
Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Pavlus ya da diğer adıyla Tarsuslu Pavlus, başta Anadolu olmak üzere Akdeniz çanağında çok sayıda yolculuk yaparak yeni din Hristiyanlığı yaymaya çalışmış. İşte bu yolculuklarında gittiği adreslerden biri de Malta olmuş. Bir süre adada yaşamış ve halkı Hristiyanlığa davet etmiş.
Bu küçük ada ülkesinde tamı tamına 365 kilise var. Avrupa’da Katolikliğin en baskın biçimde görüldüğü yerler arasında. Daha birkaç yıl öncesine kadar boşanmanın yasak olduğu ender ülkelerden biriydi.
Şövalye Ruhu
İlk Hristiyanlar kutsal saydıkları Kudüs’ü ziyaret etmek istediklerinde uzun yolculuklar, açlık, hastalıklar, yollardaki çeteler gibi türlü zorluklarla karşılaşıyormuş. 11. yüzyılda Amalfili İtalyan tacirler Kudüs’te bir hayır kuruluşu gibi örgütlenmiş. Şövalyeler Birliği olarak adlandırılan bu örgütlenmenin amacı, şehre gelen yoksul ve hasta hacı adaylarına yardım etmekmiş. Kurdukları düşkünler evinin toprağını satın alıp burayı bir hastaneye çevirmişler ve o tarihten sonra Hastane Şövalyeleri olarak anılmaya başlamışlar.
1099 yılında Haçlıların Kudüs’ü ele geçirmesiyle birlikte, bu hastane daha da güçlenmiş; şövalyelerin maddi ve askeri yardımlarıyla da dönemin en etkili kurumlarından biri haline gelmiş. Örgütlenme büyüdükçe faaliyetleri ve ana amaçları da değişmiş; din için askerlik yapmaya başlamışlar. Kutsal topraklardaki bütün kaleleri, büyük arazileri ele geçirip kendi donanmalarını kurmuşlar. Onu kendi ülkelerini kurma isteği izleyince; 1530’da Kutsal Roma İmparatoru 5. Karl’dan Malta’ya yerleşme hakkını elde etmişler. Kira bedeli ise her yıl iki Malta Şahini olmuş!
Şövalyelerin Malta tarihindeki önemi büyük. Adayı muhteşem yapılarla süsleyenler onlar olmuş. Saraylar, kiliseler, meydanlar yapmanın yanı sıra savaşan şövalyeler ve yaralı Osmanlı esirleri için hastaneler inşa etmişler.
BAŞKENT KORUMA ALTINDA
Malta takımadalardan oluşan bir ülke ama hepsinde yaşam yok. 3 adada hayat var; Malta, Gozo ve Comino. En büyük ada ve en fazla nüfusun yaşadığı yer Malta. Başkenti Valetta. 2018’de Avrupa Kültür Başkenti seçilen bu küçük başkent, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor.
DAHASI VAR
Bölge hakkında daha fazlasını merak edenler, “Valetta” ve “Gozo” yazılarıma göz atmayı da unutmayın.