LONDRA MÜZELERİ

LONDRA MÜZELERİ

National Gallery

Büyük bir meydandasınız ve meydanın arkasındaki bu muhteşem bina da National Gallery yani Ulusal Galeri. Bu binaya girince 13 ve 19. yüzyıl arasında yaşayan Avrupalı ressamlara ait 2.200 tablonun ev sahibi ile tanışıyorsunuz. Diğer ülkelerdeki ulusal galerilerden farklı bir müze burası. Sadece İngiliz ressamların tarihini yansıtan veya kraliyete ait koleksiyonu sunan bir müze değil. Koleksiyonun sahibi Büyük Britanya halkı. Girişi ücretsiz. Zengin fakir herkesin kolaylıkla ulaşabilmesi için Londra’nın göbeği sayılan Trafalgar Meydanı’na yapılmış. Sanata herkesin ulaşabilmesi ne kadar güzel değil mi? National Gallery’nin başlangıcı çok mütevazıymış. Müzenin ilk eserleri 1824’te IV. George zamanında satın alınmış. İngiliz hükümeti, banker John Julius Angerstein’dan 36 tablo satın almış. Koleksiyon bir süre mütevazı bir binada Angerstein’s House’da sergilenmiş. 1831’de koleksiyonun halka ulaşması ve daha popüler olması için eserlerin Trafalgar Meydanı’na yapılacak büyük bir binaya taşınmasına karar verilmiş. National Gallery için bu bina inşa edilmiş ve 1838’de açılmış. Büyük kubbe 1878 yılında eklenmiş. Yıllar içinde koleksiyon genişledikçe yeni kanatlar, odalar ilave edilmiş. Binanın ön yüzünün mimarisi William Wilkins’ e ait. Ve yapıldığı günden beri de aynen kalmış. Sainsbury Kanadı’nın özel bir anlamı var. Genişleme amacıyla Robert Venturi ve Denise Scott Brown tarafından yapılan bu bölüm postmodern mimarinin önemli bir örneği.

Angerstein’s House’ tan taşınan tablolar müzenin ilk eserleri olmuş. Birçok ünlü müze gibi bir kraliyet ya da bir özel koleksiyona eklemeler yapılarak kurulmamış. Avrupa’ daki diğer ulusal galerilere göre daha az eser sergilense de  çok fazla sayıda ressama ait önemli eserleri bünyesine toplamış olmasıyla ünlenmiş. Müzede daha çok Rönesans İtalya’sının, Flaman ve İspanyol sanatçıların tabloları sergileniyor. Michelangelo, Rembrandt, Vincent van Gogh ve Monet gibi ünlü isimlerin eserlerini burada görebilirsiniz. Galeri’de Leonardo da Vinci’nin “The Leonardo Cartoon” isimli eseri de var, Van Gogh’un “Ay Çiçekleri”, Diego Velazquez’in bilinen tek nü çalışması “Rokeby Venüsü” de. Monet’nin “Nilüferler” i de görülmesi gerekenler arasında yer alıyor. Galeride ayrıca Hans Holbein’ın eserleri var, bir Türk halısına kollarını dayamış büyükelçileri resmettiği eserini çok seveceksiniz.

2. Dünya Savaşı sırasında National Gallery’deki tüm tablolar düşmandan gelebilecek olası bir hava saldırısına karşı Galler’e taşınarak orada bir madende korunmuş. Leonardo da Vinci’nin ünlü “Meryem ve Çocuk İsa ile Aziz Anne ve Vaftizci Yahya” adlı eserleri de National Gallery’de bulunuyor. Tablonun hassas tuvalini daha iyi muhafaza etmek ve zararlı ışıktan korumak amacıyla eser müzenin karanlık özel bir odasına asılmış.

Müzede bulunan Bellini’ nin Fatih Portresİ bizim tarihimiz açısından çok önemli.  Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde kentte büyük bir Venedik Kolonisi  yaşıyormuş.  İstanbul’un Osmanlıların eline geçmesi yüzünden 1453-1479  yıllarında  Venedik ile Osmanlılar arasında pek çok çatışma  olmuş. Sonunda Venediklilerle Osmanlılar bir barış anlaşması imzalamışlar. Anlaşmada Venedik’in Osmanlılara büyük bir miktarda ödeme yapmasının öngörülmesininden başka, çok sıra dışı bir koşul daha varmış. Fatih Sultan Mehmet’ in  portresini yapmak üzere Venedik’in en yetenekli ressamlarından birinin İstanbul’a gönderilmesi de istenmiş. işte bu sebeple  Bellini 1479 yılında İstanbul’a gelmiş. 16 ay boyunca İstanbul’ da kalmış. Fatih Sultan Mehmet’in bu ünlü portresini yapmış.  

Tate Gallery

Sadece Londra’nın değil dünyanın en ünlü çağdaş sanat müzelerinden birindesiniz. Burada Dali, Matisse, Picasso gibi ünlülerin eserleri sergileniyor. Ulusal ve uluslararası modern sanat eserlerinin bulunduğu müzede 100’e yakın galeri var. Bina 1947 yılında  Sir Giles Gilbert Scott tarafından yapılmış. Scott, Waterloo Köprüsü ile meşhur kırmızı telefon kulübelerini de tasarlayan kişi. Londra’nın pek çok yerinde gördüğünüz kırmızı telefon kulübeleri İngilizlerin temel kültürel simgelerinden biri. Kolay fark edilebilmeleri için kırmızı olarak tasarlanan bu kulübeler fotoğraf karelerinin vazgeçilmezlerinden. 1980 yılında özel bir firmaya satılan bir grup telefon kulübesi siyah renge boyanmış. Bu yüzden şehirde gezerken siyah telefon kulübeleri de göreceksiniz. Birleşik Krallık’ta yaklaşık 67 bin tane kırmızı telefon kulübesi var. İngiltere sokaklarında büyüklük, dizayn, renk ve malzeme bakımından değişiklik gösteren toplamda 16 tarzda telefon kulübesi bulunuyor siyah, mavi ve kırmızı  tonlarında. İngiltere’nin ilk kırmızı telefon kulübesi 1912’de kullanılmış. İngiltere’ nin deniz aşırı toprakları olan Bermuda Adaları, Malta, Cebelitarık sokaklarında da kırmızı telefon kulübeleri mevcut.

Bu bina 1981’e kadar kullanılmayan Bankside güç istasyonuymuş. Bina Tate tarafından satın alınmış. Binanın galeri haline dönüştürülmesi için bir tasarım yarışması düzenlenmiş. Yarışmayı İsveçli iki mimar Herzogve  ve Meueren kazanmış. Ve az sonra göreceğiniz şahane binaya dönüşmüş. “Tate” Britanya Müzeler Kurumu’nun en eskisi birimi. 1897’de “Britanya Güzel Sanatları Milli Galerisi yani National Gallery of British Art olarak açılmış ve sonradan bu galerinin hamiliğini yaptığı için Sir Henry Tate anısına “Tate Galeri” olarak isimlendirilmiş.

Victoria&Albert Museum

1852 yılında Kraliçe Victoria ve Prens Albert adına yapılmış bu müze. Dünyanın en geniş süsleme sanatları ve tasarım içeriğine sahip. Tam 4,5 milyon esere ev sahipliği yapıyor. Müzede dünyanın her yerinden gelen, Ortaçağ’dan kalma heykel, kostüm, ev eşyaları, mücevher ve gümüş antikalardan, günümüze kadar olan her kültürden eser bulmak mümkün. Heykellere meraklı olanların ilk olarak bakması gereken Duruşma Salonu iki koca salondan oluşuyor.Trajan Sütunu ve Michelangelo’nun Davud Heykeli’nin reprodüksiyonlarını gezmeyi unutmayın. Sadece bu bölüm için bile en az 2 saat gerekli. Victoria ve Albert Müzesi‘nde keşfedebileceğiniz birçok farklı şey bulunuyor. Eğer gelmeden önce ne zaman bu eğitimlerin verildiğini internet sitesinden kontrol ettiyseniz  ziyaret sırasında kumaş kesimi ve tasarımı hakkında eğitimlere bile katılabilirsiniz.

Science Museum

Bilim Müzesi 1857’de Güney Kensington Müzesi bünyesinde kurulmuş, 1909 yılında bağımsız bir müze haline gelmiş. Omnimaks adı verilen küresel perde ve Planetarium’ da gösteriler, eğitim programları ve kamplar düzenleniyor. Müze tam bir bilimsel sanat cenneti. İnternet üzerinden “online-bilim” hizmeti  bile veriliyor. Müzenin amacı bilim ve tekniğin halk tarafından anlaşılır hale getirilmesi. Bilim ve teknoloji konularında 500 binden fazla kitaptan oluşan muhteşem kütüphanesi, müzeyi araştırmacılar için de bir cazibe merkezine dönüştürüyor.

Natural History Museum 

Doğa Tarihi Müzesi, İngiltere’nin en büyük müzelerinden biri. Müzede mineralojiden paleontolojiye, botaniğe kadar çok sayıda farklı alanda obje göreceksiniz. Burada yaklaşık 70 milyon mineral ve fosil bulunuyor.

Sergilenenler hem tarihi hem de bilimsel olarak oldukça değerli. Müzede çok sayıda gazete ve kitap da bulacaksınız, ilginç el yazmaları da. Nesli tükenmiş ya da tükenmemiş birçok farklı hayvanlarla ilgili bilgi de var, muhteşem sanat  galerileri de. Müze çeşitli renk bölgelerine ayrılmış. Mavi, yeşil, kırmızı, turuncu bölgeler. Mavi bölgede dinozorlar, kutup ayıları, mavi balinalar ya da ornitorenklerle ilgili bilgiler öğrenebilir, doğanın yarattığı muhteşem sanat eserlerini görebilirsiniz. Yeşil bölgede ise fosiller var. Bunların bazıları İngiltere’de yaşamış ve artık nesli tükenmiş olan hayvanlara ait. Kırmızı bölgede heykeller bulunuyor. Değerli taşlar, elmaslar ve minerallerin yanı sıra aydan alınmış bir kaya örneği de bu bölgede. Bu kayayı bulmayı ihmal etmeyin. İnsanlığın dünyamızı nasıl etkilediğini gösteren sergi de Kırmızı bölgede yer alıyor. Turuncu bölgenin adı  görkemli vahşi yaşam bahçesi. Milyonlarca numune var bu bölgede. Mart-eylül ayları arasında müzenin avlusunda kelebek sergisi açılıyor. Şanslıysanız doğru zamanda gelmişsiniz demektir. Şubat-eylül arasında  varoluşlarından nesilleri tükenene kadar ki dönemi içeren, detaylı bilgilere ulaşabileceğiniz dinozor sergisi var. Müzenin en güzel yanlarından biri de 2001 yılından beri ücretsiz olması. Bu sayede halk ile eserlerin bütünleşmesi sağlanıyor.

Royal Albert Hall

Burası I. Victoria’nın eşi Prens Albert tarafından sanat ve bilim anlayışını geliştirmek ve bunları takdir etmek için 1871’de kurulmuş. Royal Albert Hall için  sanatların buluşma yeri deniyor. 1961’den beri her sene Royal Albert Hall’da sekiz haftalık klasik müzik yaz konserleri olan Proms konserleri düzenleniyor. Ve konumu da olağanüstü. Dört bir tarafı müzelerle dolu. Açıldığı zaman dönemin dünyasının çeşitli alanlardaki sanatçılarını konuk etmiş. Her sene 350’den fazla performans sergileniyor burada. Klasik konserlerden rock ve pop konserlerine, bale ve opera performanslarından tenis organizasyonlarına, ödül törenlerine, hayır kurumu organizasyonlarına kadar çok geniş bir yelpaze var. Ayrıca buz pateni, tenis ve sumo güreşi gibi sosyal ve sportif aktiviteler de bu salonda gerçekleştiriliyor. 1871’de açıldığı zaman Richard Wagner, Giuseppe Verdi ve Edward Elgar, İngiltere’deki ilk konserlerini bu sahnede gerçekleştirmişler. Ayrıca Frank Sinatra, The Beatles, Robbie Williams, Ennio Morricone, Liza Minelli, Jimi Hendrix, Oscar Peterson, The Who, Led Zeppelin, Eric Clapton, Sting, Elton John, Adele gibi isimler de burada konserler vermiş. Sanat merkezi, dünyanın en büyük batı klasik müzik festivallerine de ev sahipliği yapıyor. Bu festivallerin prömiyerleri Royal Albert Hall’ de icra ediliyor. Akustiği de geliştirmek amacıyla 1996-2004 yılları arasında binada yenileme çalışmaları yapılmış. İçeride göreceğiniz 10 bin borudan oluşan büyük org baştan yapılmış. Bu org İngiltere’nin en büyük  müzik aleti unvanına sahip.

Madame Tussaud’ s Planetarium

Bu büyüleyici müzede 300’den fazla balmumu heykel var. Balmumundan yapılmış ve gerçeğe çok yakın olan heykeller emin olun çok ilginizi çekecek. Heykeller çok gerçekçi, çoğunu aslından ayırt edemiyorsunuz. Dünyada ondan fazla şehirde olan ve İstanbul’da da açılan Madame Tussauds Müzesi’nin ilki ve en büyüğündesiniz şu an. Müzeye adını veren, balmumu heykel ustası Madame (Marie) Tussauds tarafından 19. yüzyılda açılmış. Fransız olan Madam Tussaud işe ölülerin maskelerini yaparak başlamış, ardından da Londra’ya taşınmış. 1800’lü yılların sanat teknikleri hala kullanılıyor. Devlet adamları, krallar, siyasi liderler ve pek çok konuda birçok ünlünün heykeli var içeride. Günümüzde ziyarete gelen turistlerin onayına açılmış müzede, bir sonraki gelişlerinde kimin heykelini görmek istedikleri soruluyor  ve 20 kişiden oluşan usta ekip ile o kişinin balmumundan heykelinin çalışmaları yapılıyor. Yanındaki Planetarium’ da hafif yatık koltuklarda,  kubbede oynayan güneş sistemi ve gezegenlerle ilgili filmleri seyredebilirsiniz. 

DİPNOT

Yazılarımı farklı tarihlerdeki ziyaretlerimin ardından kaleme aldım. Kaçınılmaz olarak güncel birçok bilgi içeriyor ama güncel demek bugünün dünyasında hız ve değişimin eş anlamlısı. Bu nedenle yazılarımı referans alıp seyahat planı yaparken değişken bilgileri  (tarihi mekanları ziyaret, yemek ve konaklama önerileri, ulaşım bilgileri vs.) kontrol etmeyi unutmayın. Ve siz de benim gibi “bilgi paylaştıkça güzel” felsefesine inananlardansanız, yazıları zenginleştireceğini düşündüğünüz detayları iletin.

Yolunuz açık olsun, gezgin ruhunuz hiç yaşlanmasın!

  • İstanbul

    Onda yaşamak yerine onu yaşamak gereken 7 tepeli şehrin; semtlerinden müzelerine, tarihinden camilerine kadar bilinen ve bilinmeyen köşeleri…

  • Türkiye

    Binlerce yıllık kültür hazinesi, medeniyetler beşiği topraklarımızı keşfetmek için kuzeyden güneye, doğudan batıya adım adım yolculuk…

  • Avrupa

    Yılın her dönemi ziyaret edilen ışıltılı başkentler, dünya hazinelerini saklayan müzeler, zarafet ve estetiği buluşturan kültürlerden izler…

  • Amerika & Avustralya

    Her zaman merak uyandıran coğrafyalar ve mesafelere aldırmadan gitmek isteyeceğiniz şehirler…

  • Asya & Afrika

    Doğa harikalarından kültür miraslarına, şaşırtıcı geleneklerden mimari başyapıtlara kadar sayısız hazine…

  • Özel Dosyalar

    Özel günlere ilişkin öneriler, ilginç konulara ilişkin yazılar, farklı coğrafyaları bir araya getiren karma konular…

BRITISH MUSEUM

Dünyanın en geniş koleksiyonlarından birine sahip olan müzede Efes’teki Artemis Tapınağı’nın ve Bodrum’daki Mozole’nin bazı bölümleri de bulunuyor. 1753 tarihli yapı, dünyanın en eski müzesi ve Sir Hans Sloane tarafından kurulmuş. Gelen hediyeler ve yeni satın almalarla koleksiyon gittikçe büyümüş. Her sene beş milyondan fazla misafire kapılarını açan müzenin şu an kullanılan binası Robert Smirke tarafından 1830’larda planlanmış.  

Müzede 94 galeri var, hepsini gezmeye kalktığınızda 4 kilometre yürümeniz gerekiyor. Müzede çok önemli eserler bulunuyor; 2000 yaşındaki Lindow Adamı bozulmadan korunmuş ve Cheshire’da bir gübrelikte bulunmuş. Elgin Mermerleri Atina’daki Akropolis’ten getirilmiş ve 1816’da müze için satın alınmış. Her ne kadar iki ülke AB üyesi olsa da Yunanistan ile İngiltere anlaşacaklarına o dönem Yunanistan’ı yöneten Osmanlı’ya atmışlar suçu! Mısır Mumyaları alanında müzede inanılmaz bir koleksiyon var, sanki tüm Mısır’ı salonlarına taşımışlar. Portland Vazosu çok görkemli. 2000 yaşında olduğu ve Mısır ya da İtalya’da yapıldığı düşünülüyor.

Batı Asya koleksiyonları için üç katta 18 galeri bulunuyor. Fenike’den Afganistan’a büyük bir coğrafyadan getirilmiş yedi bin yıllık bir tarihi kapsayan eserler sergileniyor. Asur Rölyefleri, Kara Dikilitaş ve Oxus Hazinesi burada görebileceklerinizden. 56. salonda Sümer hazineleri bulunuyor.

Mısır heykelleri ve Rosetta Taşı 25 numaralı büyük galeride sergileniyor. Hiyeroglif yazısı ünlü Rosetta Taşı sayesinde deşifre edilmiş. Antik Yunanlılar ile Mısırlıların yaptığı bir antlaşma, bu taşın üzerine üç dilde yazılmış;  Mısır’da halkın kullandığı dil olan Demotik, Hiyeroglif ve Antik Yunanca. Böylece Mısır halkı ile Mısır asilleri ve Yunanlılar bu antlaşmayı rahatlıkla okuyabilmişler. Yüzyıllar boyunca çözülemeyen bir sır olarak kalan Hiyeroglif, Napolyon‘un 1798 yılındaki Mısır Seferi sırasında bulunan bu taşın yardımıyla çözülmüş. Eski Mısır yazıları deşifre edilmeden önce arkeologlar, Hiyerogliflerin Mısır’ın Tufan’dan önceki yaşamına ait şekiller olduğunu düşünürlerdi. M.Ö. 196 yılında yazıldığı tahmin edilen bu taş adını bulunduğu Reşit  yani Rosetta kasabasından almış.

Müzede bizim tarihimiz açısından en önemli eserler 30 galeride sergilenen Yunan ve Roma koleksiyonları arasında bulunuyor. 7 numaralı galeride Xanthos’tan getirilen Nereid Anıtı, 12. galeride  M.Ö. 350’li yıllarda Bodrum’da yapılan Mozole’nin heykel ve frizleri var. İngilizler, Osmanlı zamanında kıyılarımıza gemilerle gelip değerli tarihi eserleri yüklemişler ve müzeye taşımışlar. Sultan Abdülmecid’ten izinli oldukları için kimse de ses çıkarmamış. Efes’teki Artemis Tapınağı’ndan getirilenler de yine bu bölümde bulunuyor. 

Great Court dedikleri proje Sir Norman Foster’a ait. Roma’daki Aziz Pierre Kilisesi’nden daha büyük kubbeye sahip yapı Britanya Kütüphanesi Okuma Salonu’nun yerinde bulunuyor ve burada müzenin koleksiyonuyla ilgili bilgi almak için her türlü teknolojiden faydalanılıyor.

Müzenin zemin katının batı bölümü Yunan, Roma, Batı Asya ve Mısır koleksiyonlarına ayrılmış. Yeni Meksika Galerisi doğu kısımda, Doğu’dan gelen eserlere ayrılmış koleksiyon ise kuzey bölümde sergileniyor. Çeşitli zamanlarda müzede sergiler düzenleniyor ve bunun için genelde 27 ve 28 numaralı galeriler kullanılıyor. Doğu Sanatı’na meraklıysanız Çin‘den gelen eserler 33. galeride. İslam eserleri 34, Japon eserleri de 92-93 ve 94 numaralı galerilerde bulunuyor.

DAHASI VAR

Şehir hakkında daha fazlasını öğrenmek için “Londra” ve “Londra Simgeleri” yazılarıma göz atmayı da unutmayın.