21 Mar KINALIADA
Bir Sürgün Adası
İstanbul’a en yakın ada olan Kınalı’ya eski çağlarda Proti (İlk) denilmiş. Toprağının kızıla çalan rengi de Türkçe adını belirlemiş. Teşrifiye Tepesi’ndeki radyo antenleri doğal güzelliğinin bir kısmını çalsa da, son yıllardaki çirkin betonlaşmadan nasibini fazlasıyla alsa da o hala zamana meydan okuyor, gezilmeye değer güzelliklerini inatla koruyor.
1,5 kilometrekarelik alanıyla Prens Adaları’nın en küçüklerinden biri olan Kınalıada, aynı zamanda en fazla imarlaşmış olanlarından. Çınar Tepesi (115 m.), Teşrifiye Tepesi (110 m.) ve Manastır Tepesi (93 m.) olmak üzere üç tepeden oluşan Kınalı’da ne fayton var ne de araba… Aslına bakarsanız ihtiyaç da yok; çünkü adayı bir uçtan bir uca katetmek sadece 25-30 dakika sürüyor. Çocuklu ziyaretçiler için bu açıdan çok uygun ama her yere yürüyerek ya da bisikletle gitmek zorundasınız, unutmayın!
Kınalı’da sahile adım atar atmaz trafiğin olmamasından kaynaklanan sessizlik ve huzura hayran oluyorsunuz. Kimileri için eğlencesi az, küçük bir yer olan ada bakmasını bilen gözler için deniz ve güneşin yanı sıra rengarenk çiçekler, upuzun bir sahil, martılardan oluşan bir tablo çiziyor. Kınalı’nın havası bile bir başka temiz, bir başka çiçek kokuyor. Adada görülmesi gereken evler var. Biri iskelenin tam karşısındaki ikiz Sirakyan Evleri, bir diğeri de Kınalıada ile özdeşleşmiş edebiyatçımız Fazıl Ahmet Aykaç’ın (1884-1967) adını taşıyan sokakta bulunan ve çok başarılı bir restorasyon geçiren Taş Köşkü.
Hristos Manastırı
Bir zamanlar üç manastırı olan adada, günümüze sadece Hristos (İsa) Manastırı ulaşabilmiş. 820 yılında Aya İrini Kilisesi’nde meydana gelen bir çatışmada öldürülen İmparator V. Leo bu manastıra gömülmüş. Romen Diyojen hayatının sonuna kadar burada hapis yatmış. Hristos Manastırı, XX. yüzyılda, bir süre bir yetimhaneye, I. Dünya Savaşı sırasında askeri bir karargaha ve 1917 Rus Devrimi sırasında da Beyaz Ruslara ev sahipliği yapmış. Yüksek bir tepeye kurulmuş manastıra ulaşmak için yaklaşık 15 dakika yokuş çıkmanız gerekecek ama hem göreceğiniz manzara hem de manastırın kendisi buna değer… Ziyaretiniz 6 Ağustos tarihine denk gelirse yemek ziyafeti, müzik ve danstan oluşan bir şenliğe rastlarsınız. Bu şenlik, tanımadığınız insanlarla halay çekip, aynı sofrayı paylaşmanın mutluluğunu yaşatırken, kaybettiğimiz hoşgörü ve paylaşma gibi değerlerimizi hatırlatıp hüzün de verebilir. Hristo Manastırı’nın olduğu tepeyi aşıp aşağı inerseniz Ayazma Plajı’na ulaşırsınız.
Kınalıada Camii
Mimari zarafetten yoksun camilerin inşa edildiği bir dönemde, 1964’de, Turhan Uyaroğlu ve Başar Acarlı isimli mimarlar üçgen minaresi ve değişik dış yapısı ile bir yatı anımsatan ve kullanılan malzemeler açısından da dikkat çekici olan bir cami tasarlamışlar. Bu küçük ama güzel caminin bakıma ihtiyacı olduğunu belirtmek lazım.
Diğerleri
Gümüş çerçeveli ikonlarıyla ünlü Genissa Panagia Theotokou Kilisesi 1886’da yapılmış. Adadaki Ermeni Kilisesi, beyaz badanalı Surp Krikor Lusavoriç 1988’de restore edilmiş, arkasında bir Ermeni mezarlığı var.
NASIL GİDİLİR?
Kabataş, Kadıköy ve Bostancı’dan düzenli olarak vapur seferleri (www.ido.com.tr) var ancak hafta sonları ve okul tatillerinde çok kalabalık olduğunu unutmayın. Caminin yanından bisiklet kiralanabilir.
İmparatorluk sürgünleri
Yüzyıllar boyunca ada Bizans imparatorlarının gözden düşenleri sürgüne gönderdiği bir yer olmuş. Sürgüne gönderilenlerin arasında en meşhuru, Alparslan’ın 1071’de Malazgirt’te yendiği ve gönderildiği adada gözlerine mil çekilerek cezalandırılan Romen Diyojen. IX. yüzyılda, I. Nicephorus asi Ermeni Generali Bardanes’ı Kınalıada’ya sürgüne göndermiş. Kısa bir süre sonra V. Leo devrik imparator I.Michael Rhangabe’yi eşi ve çocuklarıyla beraber sürmüş. Eşi ve kızları rahibe, kendisi ve oğulları da rahip olmuş eski imparatorun. İki oğlundan biri olan Niketas, İgnatius adını almış ve daha sonra patrik seçilmiş. Romanus I Lecapenus da 10. yüzyılda iki oğlu Stephen ve Konstantin tarafından adaya sürülmüş. Aynı yüzyılda, aşığıyla bir olup kocasını öldürmeyi planladığı gerekçesiyle II. Nicephorus Phocas’ın eşi Theophano da Kınalıada’ya gönderilenler listesine katılmış.