24 Eki KASTAMONU
Hep duyulan ama hakkında çok az şey bilinen Kastamonu, daha fazla ilgiyi hak ediyor. Mesela ‘Çanakkale içinde Aynalı Çarşı’ diye başlayan o meşhur türkünün, Çanakkale’ye değil, Kastamonu’ya ait olduğunu biliyor musunuz? Şehirde keşfedecek koca bir tarih var.
Tepeler arasındaki şehir
Kastamonu, iki sarp tepe arasına kurulu bir şehir. Manzara konusunda birbirleriyle yarışan bu iki tepeden birinin üzerinde tarihi kale, diğerinde Saat Kulesi yükseliyor. Kalenin 12’nci yüzyıla kadar uzanan bir geçmişi var ama ne yazık ki ilk halinden sadece iç kale kalmış. Bugünkü görüntüsü Türk mimarisi özelliklerine sahip çünkü Candaroğulları döneminde yapılan yenilemelerden yadigâr. İçinde sarnıçlar, zindan, kaçış tünelleri ve Bayraklı Sultan Türbesi var. Saat Kulesi ise 1885’ten kalma. Burada manzaraya karşı çayınızı yudumlayabileceğiniz bir teras var.
Eski evleri keşfedin
Kastamonu tam bir eski evler cenneti. Kentte 1.400’den fazla tarihi konak var; 600 kadarı kent merkezinde toplanmış. Diğerleri başta İnebolu, Taşköprü ve Tosya olmak üzere ilçelere dağılmış durumda. Yıllar içinde farklı kültürlerden farklı gelir düzeylerine sahip insanların uğrak yeri olan kent, bu zenginliği mimariye yansıtmış. İnebolu’daki evlerse hem güzellikleriyle hem de yapısal özellikleriyle dikkat çekiyor. Çatıları yöreye özgü arduaz taşıyla kaplanan yapıların aşı boyalı cepheleri birbirinden güzel renkleriyle göz alıyor.
Müzeleri gezin
Şehirde ziyaret edebileceğiniz üç müze var. Arkeoloji Müzesi’nde, Kastamonu ve civarından çıkarılan Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli eşya ve sanatsal obje sergileniyor. 1917’de İttihat ve Terakki Kulübü olarak yapılan binadaki Atatürk Salonu’nda, Atamızın Şapka Devrimi’ni yaptığı yer olan Kastamonu gezisinden fotoğrafları ve bu gezide kullandığı çeşitli eşyayı görebilirsiniz.
19. yüzyıl sonlarında yapılan Liva Paşa Konağı ise 1997’den bu yana Etnografya Müzesi. Türkiye’nin ilk Kent Tarihi Müzesi’ne ise Hükümet Konağı ev sahipliği yapıyor. Burada 1904’ten kalma, Anadolu’nun ilk el yapımı konsol piyanosu, Kastamonu Sanayii Nefise Mektebi’nde 1907’de dokunan 40 metrekarelik halı gibi nadir eserler sergileniyor.
Tarihi camiler
Kentin en eski camisi, 1273’te yapılan Atabey Gazi Camisi, 40 direğe oturtulmuş ahşap tavanından dolayı halk arasında Kırk Direkli Cami olarak da biliniyor.
1475’ten kalan ve Sinan öncesi mimarinin güzel örneklerinden olan İsmail Bey Camisi’nin külliyesi restore edilmiş. 1506’da dönemin kadısı için inşa edilen Nasrullah Camisi, mutlaka görülmesi gereken bir başyapıt. Kalenin tam altındaki tepeye kurulan Yakup Ağa Camisi’nin yapım yılı 1547.
1571’den yadigâr Sinan Bey Camisi’nin vitrayları harika. Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi, cami ve iki muhteşem Osmanlı konağının baktığı küçük bir avlusu olan türbeden oluşuyor. Külliyeye her gün sadece su içmek için gelen çok sayıda insan var; suyun zemzem kadar tatlı olduğu söyleniyor.
ÇİVİSİZ CAMİ
Daday yakınlarındaki Kasaba Köyü’nde, 1366’da Candaroğulları döneminde yaptırılan muhteşem Mahmutbey Camisi, 2014’ten beri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde. Harikulade ahşap çatısı, sütunları ve galerisiyle hiç çivi kullanmadan inşa edilen olağanüstü bir yapı. İçi tamamen ahşap; tüm yüzeyleri kökboyasıyla kalem işi süslenmiş. Özellikle kirişler boyunca devam eden ve galeriyi süsleyen ustalıkla işlenmiş geometrik şekillere dikkat edin. En önemli parçalarından olan ve Ankaralı Nakkaş Abdullah tarafından yapılan ana kapısı Kastamonu Etnografya Müzesi’nde sergileniyor; camideki kapı sonraki yıllarda yapılan kopyası.
DAHASI VAR
Şehir hakkında daha fazlası için “Kastamonu – Doğal Güzellikler” yazıma da göz atmayı unutmayın!