22 Mar KARİYE
Surların Dışından
Kariye Müzesi (Kariye Camii/Chora Kilisesi)
Edirnekapı’da surların arkasına gizlenmiş Chora St. Savior Bizans kilisesi, olağanüstü freskleri ve mozaikleriyle İstanbul’un en muhteşem, en görülesi yerlerinden biri. Etrafındaki ahşap evler ise, başarılı restorasyon çalışmaları sonunda eski görkemli günlerini yansıtmanın gururunu yaşıyor. Buradaki tarihin ihtişamından başınız döndüğü zamansa, civar restoranlarda soluklanabilir, Osmanlı mutfağının mükemmel örneklerini tadabilirsiniz.
Bugünkü Kariye Müzesi (çarşamba günleri kapalı) ilk olarak Chora St. Savior Kilisesi olarak inşa edilmiş, adındaki “Chora” ise eski Yunancada “kırsal alan” anlamına geliyor. Kilise, ilk inşa edildiği yıllarda şehrin surları dışındaymış, ancak Theodosian Surları’nın buraya ulaşmasından sonra bile ismi değişmemiş. Bunun nedeni adının aynı zamanda çok daha ruhani bir anlam da içermesi; Hz. İsa’yı ve Meryem Ana’yı yaşamın özü olarak tanımlayan mozaikler sayesinde burası “yere ve göğe sığmayanın” yani İsa’nın mekanı olarak kabul edilmiş.
Kilise
Burada ilk inşa edilen manastır büyük bir depremde yıkılmış. Şu an görmekte olduğunuz binayı 1077 ve 1081 yılları arasında İmparator Alexius I Comnenus, kayınvalidesi Maria Doukaina için yeniden yaptırmış, ancak kilise torunu Isaac Comnenus zamanında büyük bir mimari değişim geçirmiş. Haçlıların 1204 ve 1261 yıllarındaki istilası sırasında harabeye dönen yapı, 1315 ve 1321 yılları arasında kuzey koridoru, dış narteks ve bir parakklesion (yan şapel) eklenerek genişletilmiş. Kariye ’nin günümüze çok az bir değişim ve hasarla ulaşmış olması ise en büyük şansımız.
Dışarıdan bakıldığında Kariye (Chora) güzel, kubbeli bir Bizans yapısıdır ve şehirde göreceğiniz diğer bir çok binadan pek de farklı gelmez gözünüze. Ancak içeriye adım attığınız an bambaşka bir dünyayla karşılaşırsınız. Duvarlarını süsleyen mozaik ve freskler kendisinden kat kat büyük olan Aya Sofya’dakilerden bile çok daha fazla, çok daha görkemlidir. Göz kamaştıran bu muhteşem eserleri borçlu olduğumuz kişi ise Bizanslı şair ve yazar Theodore Metochites (1270-1332)… İmparator Andronikos II Palaiologus’un zengin ve güçlü danışmanı sadece yaratılmasına maddi destek vermekle kalmamış, aynı zamanda garip bir şapka giymiş kendi görüntüsünü İsa’nın da resmedildiği bir mozaiğe ekletmiş. Birçok gözde meclis üyesi gibi Metochites de Andronikos III Palaiologos büyük babasının tahtını ele geçirdiğinde gözden düşmüş. Bugün Yunanistan’a ait Evros yakınlarındaki Didymoteichon’a sürülmüş, şehre ancak
imparatordan Chora’da keşiş olarak yaşama iznini aldığı 1330 yılında dönebilmiş. Adını Theoleptos olarak değiştirip, ömrünün sonuna kadar kendi kilisesinde rahip olarak yaşamış.
Bir zamanlar cenaze törenleri için kullanılan olağanüstü güzellikteki parekklesion, kiliseden bağımsız bir bina hissi veriyor ziyaretçilerine. Burada gömülü olan sekiz kişinin kim oldukları kesinlik kazanmamış ancak bir tanesinde Metochites’in dostu Michael Tornikos’un ve karısının; bir diğerinde ise evlilik yoluyla Metochites’in akrabası olan prenses Irene Raoulina Palaeologina ve despot Demetrius Doukas Angelus Paleologos’un yattığı biliniyor. Kuzey duvarındaki mezarın ise Metochites’in son istirahatgahı olduğuna inanılıyor.
1511 yılında kilise Sultan II. Beyazıd’ın sadrazamı Ali Atik Paşa tarafından mihrab ve minare eklenerek camiye çevrilmiş. Bu süre zarfında da mozaik ve fresklerin üzeri beyaz badana ya da alçıyla kaplanmış. Tüm bu şahaser eserler 1948 ve 1958 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından yürütülen çalışmalarla ortaya çıkarılmış. Bu çalışmalarda görev alan Paul A. Underwood mozaikler hakkındaki tüm bilgileri “Kariye Cami” adlı dört ciltlik eserinde toplamış. Kilise son olarak 1947’de müze haline getirilmiş.
Mozaikler
İncil’i çok iyi bilen ziyaretçiler iki nartekste yer alan mozaikleri büyük bir rahatlıkla anlamlandırabilirler. Yunanca yazıtlar da mozaiklerin hikayeleri ile ilgili önemli ipuçları veriyor. Hz. İsa’nın hayatındaki belli başlı olayları tasvir eden bu mozaiklerin ilki Meryem Ana’nın doğuşunu ve yaşlı anne babası Anne ile Joachim’i anlatıyor. Ziyaretçilere ilginç gelense burada İsa’nın ölümü, çarmıha gerilmesi ya da yeniden dirilişi hakkında herhangi bir tasvirin olmaması, buna karşın Yeniden Diriliş sahnesinin sadece parakklesion’daki fresklerde anlatılması. İç narteksin kubbesinde İsa’nın Adem’e ve Yakup’a, Meryem Ana’nın ise 15 krala ve Davut’a kadar olan soyağacını tasvir eden resimler yer almakta.
Batılı ziyaretçiler narteksteki mozaiklerde betimlenen hikayelere kendi kiliselerinden de aşinadır aslında. Örneğin bebek İsa’yı ziyarete gelen üç mecusiler, Herod’un Masumların Katledilmesi niyetini öğrendikten sonra Meryem ve Yusuf’un Mısır’a kaçışları son derece canlı bir şekilde tasvir edilmişler. Yabancı turistlerin aşina oldukları arasında İsa’nın mucizelerinden sahneler de var: Ekmekler ve balıklar, Cana’daki şarap, kör ve topal bir adamı iyileştirmesi (Lazarus ‘un diriltilmesi burada resmedilmemiş mucizelerden biri). Bununla beraber, İncil’in Ortodoks sunumlarından farklılıklar da göze çarpar: Örneğin, Hz. İsa’nın doğuşunu anlatan sahnede Batı versiyonlarında asla yer almayan yeni doğmuş İsa’ya banyo yaptıran kadınlar görürüz, aslında bu sahnenin en çok bilinen şeklinde bir ahır dekoru, yemlik ve küçük bir öküz vardır. Müzedeki resimler dönemin giysi ve mobilyalarını yansıtmaları bakımından da ayrı bir önem taşır; örneğin Metochites’in garip şapkası ve vergi toplayan Suriyeli vali Cyrenius’un frapan kıyafetleri sadece o dönem için değil bugün için bile son derece ilginçtir.
Şeytanın Çölde İsa’yı Günaha Davet Etmesi’nin anlatıldığı betimleme gruplarının en büyüleyici olanları üst tonozlardan birinde dört ayrı mizansen şeklinde görülebilir: Şeytan Tanrı’nın oğlu olduğunu ispat etmek için önce taşları ekmeğe çevirmesini ve sonra da Kudüs’teki bir kuleden kendini aşağı atmasını istemiş İsa’dan. O’nu ikna etmek için son olarak da sadece kendisine tapması durumunda sonsuz zenginliği vaad etmiş.
Meryem Ana’nın hayatını anlatan sahnelerin bir kısmı görmeye alışık olduklarımızdan oldukça farklı. Örneğin, bir tanesi Meryem Ana’yı bir melek tarafından beslenirken gösterirken, bir diğeri elinde örtü örmek için mor yün tutarken görüntülüyor. Bir başka resimde Meryem’le evlenmek isteyen erkeklerin asalarını bir sunağa bırakmaları anlatılıyor. Yusuf’a ait asa ilahi bir şekilde yeşillenince Meryem’le nişanlanan da Yusuf oluyor.
Kilisenin nefi birbirinden güzel mermer panellerle dekore edilmiş. Tek bir mermer tabakasının ikiye bölünüp daha sonra yan yana konması tekniği Aya Sofya’da da uygulanmış. Burada göreceğiniz üç mozaik panosunun nartekste yer alanlar kadar önemli olduğunun da altını çizelim. Girişin hemen üzerindeki büyük bir pano Meryem Ana’nın ölümünü anlatır. Meryem’in yanında, bir mandorlanın içindeki İsa’nın tuttuğu bebekse Meryem’in ruhunu temsil eder. İsa’nın üzerinde ise altı kanadıyla daha çok bir çiçeği andıran serafim resmedilmiş. Diğer iki panelin sağda olanında mavi giyisiler içindeki Meryem Ana Hodegetria (Yunanca’da Yol Gösteren) olarak canlandırılmış ve “yere ve göğe sığamayanın mekanı” olarak anlatılmış; soldakinde ise İsa “yaşamın özü” olarak betimlenmiş.
Freskler
Nefdeki ve narteksteki mozaikler gözlerinizi kamaştırdıysa, parekklesionda bulunan freskleri görene kadar bekleyin. Genel olarak pastel renkler ile siyah ve beyazın tezatından oluşan freskler, hayatınızın unutulmaz anılarından biri olmaya aday.
Parekklesion’a girer girmez apsiste Anastasis’in (Kıyamet, Cehennem Azabı) etkileyici bir anlatımını göreceksiniz. Ortada duran İsa, Adem ve Havva’nın mezarlarından yükselip eline ulaşan yıldızlarla süslenmiş iki mandorla ile çevrelenmiş. Ayaklarının altında uzanan kırık cehennem kapısından elleri bağlı şeytan görünür. Beyaz sakallı Adem’in arkasında Vaftizci Yahya ve doğruluklarıyla ün salmış krallar Davut ve Salamon durmaktadır. Havva’nın arkasında Abel açık bir mezarda resmedilirken diğer krallar da arkasında yer almışlardır. Anastasis’in altında siyah beyaz elbiseleriyle kilisenin kurucuları sıralanmışlar: St.Athanasius, St.John Chrysostom, St.Basil, St. Nicholas of Myra (diğer adıyla Noel Baba), St.Gregory the Theologian, ve St.Cyril of Alexandria.
Parekklesion’da ilgi çeken bir diğer kompozisyon tavan tonozunda göreceğiniz Son Karar tasviri. Karar vermek üzere sağında iyilik dolu ruhlar ve solunda da lanetlenmiş olanlarla oturan İsa’yı betimleyen resim, ikonografikerlerin de gözdesi. Sol tarafında, altta göreceğiniz kırmızı leke cehennemi ve suçluları bekleyen ateş nehrini simgeler. İsa’nın hemen altında ise Adem ve Havva O’nun ikinci kez gelişine kadar boş kalacak olan tahtın önünde diz çökmüş olarak görüntülenmiş. İsa’nın üstünde ise cennet bir meleğin sırtında yükselen dev beyaz bir salyangoz olarak sembolize edilmiş.
İkiye ayrılmış olan parekklesion duvarlarının alt kısmında Doğu kilisesinin çok iyi bildiği azizler sıralanmış. Kubbe harika bir Meryem ve Çocuk tasviri ile koyu mavi bir zemin üzerinde Bizans tarzı kıyafetler içinde canlandırılmış muhteşem melekler serisi ile süslenmiş.
Fethiye Müzesi
Çevrede aynı zenginlikte dekore edilmiş başka kiliseler de var, ancak Kariye ’nin görkemli mozaikleri diğer kiliselerdekini göz ardı etmenize neden olabilir. Önce Draman Caddesi ve sonra da Fethiye Caddesi’nde yapacağınız kısa bir yürüyüş sizi göz kamaştırıcı mozaiklerin bulunduğu bir başka mekana, Fethiye Müzesi’ne ulaştıracak.
NASIL GELİNİR?
31E ve 38E numaralı otobüsler sizi Eminönü ve Edirnekapı’dan alıp Kariye Müzesi’ne yürüme mesafesine bırakırlar. Taksim’den gelmek içinse 87 no’lu otobüse binmelisiniz.
Göz Atmayı Unutmayın!
Nefe girmeden önce sağ nartekse göz atmayı unutmayın, muhteşem bir İsa tasviri göreceksiniz. Bu tasvirin Sultanahmet’teki Büyük Bizans Sarayı’nın bir bölümü olan Khalke’nin girişinde bulunan ikonanın bir kopyası olduğuna inanılıyor. İsa’nın sağında yer alan Meryem Ana’nın ayaklarının dibinde resmedilense kilisenin yeniden yapılanmasında başrol oynayan prens Isaac Comnenus.