03 Eyl İstiklal Caddesi Bölüm -1
“Ben İstanbul’daydım” diyebilmenin en önemli, belki de ilk koşulu İstiklal Caddesi’nde yürümektir. Buranın havasını koklamamışsanız, ayağınız caddeyi döşeyen taşlara takılmamışsa, üstünüze gelen kalabalığı yararak ilerlememişseniz zaten İstanbul’a gelmemişsiniz demektir!
Bir zamanlar “Grand Rue de Pera” (Pera’nın Büyük Caddesi) veya “Cadde-i Kebir” (Büyük Cadde) olarak bilinen İstiklal Caddesi, şık dükkanları ve büyükelçilik binalarıyla XIX. yüzyıl İstanbul’unun en önemli caddesiymiş. Kuzeyde Taksim Meydanı’ndan başlayıp güney ucundaki Tünel’le sona eren İstiklal Caddesi’ni Galatasaray Lisesi’nin yanından çıkan Yeni Çarşı Caddesi tam ortasından keser. Trafiğe kapalı yolda, yayaların dikkat etmesi gereken tek araç iki vagonlu, caddenin başı ve sonunu sadece üç durakla bağlayan XIX. yüzyıldan kalma tramvay… Caddenin her zaman insan kalabalığıyla dolu olmasının nedeni ise baştan başa dükkanlar, restoranlar, sinemalar, kafeler, barlar ve kitapçılarla donatılmış olmasında saklı.
Fransız Konsolosluğu
İstiklal Caddesi’nin başında sağda, XVIII. yüzyılda veba hastanesi olan yapının yerine inşa edilmiş bu az katlı binayı, Fransız Konsolosluğu’nu görürsünüz. 1898 tarihli yapıyı beğenip beğenmemek ise buraya geliş nedeninize bağlı; eğer dil kursuna yazılmak, film seyretmek ya da kafesinde sunulan lezzetlerden tatmak için geldiyseniz mutlu ayrılacağınız garanti altında. Yok eğer vize için geldiniz ve uzun kuyrukta beklemek zorunda kalacaksanız, sıkıntılı saatler sizi bekliyor. Hemen arkasındaki büyük sarı bina ise Ermeni Katolik Surp Vaskeperan Kilisesi.
Aya Triada Kilisesi
Taksim Meydanı’nda dururken zaten göreceksiniz bu heybetli Rum Ortodoks kilisesini. Burger King’in tam arkasından kubbesi ve ikiz çan kuleleriyle beliren Aya Triada (Kutsal Üçleme) geçtiğimiz yıllarda restore edildi. Kiliseye gitmek isterseniz, İstiklal Caddesi’ne girdikten sonra soldaki Meşelik Sokağa sapmanız gerek. Osmanlı’nın daha önceki dönemlerinde camilerden daha yüksek ve büyük kubbeli kilise yapmak yasakmış. Tanzimat Fermanı ile beraber yasak kalktıktan sonra İstanbul’da büyük kubbeli yapılan ilk kiliselerden biri olmuş Aya Triada. 1880 yılında Vasilaki İoannidi tarafından tasarlanmış.
Pazar sabahı bir ayine denk gelmezseniz sadece girişteki narteksini görebileceğiniz Aya Triada Kilisesi’nin ana binasına girerseniz, içeride geniş bir alanın sonunda yer alan renkli ikonastasisi göreceksiniz. Kilise bütün ihtişamına rağmen sessiz bir köşe yaratmış kendine.
Meşelik Sokak’taki diğer iki koyu renkli bina ise XIX. yüzyıl sonlarında Rum ve Ermeni kız okulları olarak inşa edilmiş.
Ağa Camii
Ağa Camii İstiklal Caddesi’nde Müslümanlar için tek ibadet yeri. 1594 yılında Galatasaray Hamamı’yla aynı zamanda Hüseyin Ağa için yaptırılmış. 1934 yılındaki yangından sonra yeniden inşa edilen caminin avlusunu gezdiğiniz zaman göreceğiniz harika çeşme bir derviş tekkesinden getirtilmiş buraya.
Camiye gelmeden hemen önce yer alan, zarif oymalarla süslenmiş yapının adı Citè de Roumelie/Agora Romelias, birçok dükkanın yer aldığı bir pasaj olarak yapılmış. 1894 yılında inşa edilen han İtalyan mimarisinden izler taşıyor. Girişinde adının Fransızca, Yunanca ve Osmanlıca yazılarla belirtilmesi bu bölgenin o zamanlar ne kadar kozmopolit bir yapısının olduğunun kanıtı. Şimdilerde “Rumeli” adıyla anılan pasaj Sultan II. Abdülhamid’in Mabeyincisi olan Ragıp Paşa (1857-1920) tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtaya yayıldığını göstermek için yaptırılmış. Paşanın Beyoğlu’nda yaptırdığı diğer iki hanın adları da Anadolu ve Afrika. Afrika Han Hayal Kahvesi’nin yanındaki avlusu, Büyük ve Küçük Parmakkapı’yı bağlayan koyu renkli bina.
Çiçek Pasajı
İstiklal Caddesi’nden aşağı doğru devam ettiğinizde yolunuz önce Tokatlıyan Hotel’in yerinde bulunan Tokatlıyan Han’ın önünden geçer. Tokatlıyan XIX. yüzyılda Pera Palas’tan sonr şehrin ikinci büyük oteliymiş. Biraz ileride gene sağ tarafta bulunan Çiçek Pasajı müzisyenlerin nağmeleri eşliğinde lezzetli mezeler ve rakının sefasını sürmek isteyenlerin uğrak yeridir. Bu müzisyenlerden biri de Madam Anahit’ti ve akerdeonuyla insanları eğlendirirdi. İstanbul’un sayfalarını renklendirip hoş anılarla ebediyete gitti. Bugün gördüğünüz cam çatılı, içi parke taşlı bina, 1870 yangınında kül olan Naum Tiyatrosu’nun yerine dükkan ve apartman kompleksi olarak yapılmış. 1930’larda ise, bazı restoranlar masalarını dışarıya kurmaya başlamış, Bolşevik Devrimi’nden kaçan Beyaz Ruslar’ın burada çiçek satmasıyla birlikte pasaj efsanevi atmosferine ve adına kavuşmuş. 1978 yılında, kimilerine göre bakımsızlıktan; iflah olmaz İstanbul aşıklarına göre ise unutulmuşluğun verdiği üzüntüden çöktü Çiçek Pasajı. 1988’de ve geçtiğimiz yıllarda iki defa restore edilen bina, her seferinde orijinal atmosferinden biraz daha kaybetti. Eğlencenin ve hareketin çoğunun arka sokaktaki Nevizade’ye kaymış olmasına rağmen, burası hala gece bir şeyler içip sohbet etmek isteyenler için popüler. Çiçek Pasajı’nın yanındaki Balık Pazarı, geçtiğimiz yıllarda Beyoğlu Güzelleştirme Projesi kapsamında elden geçirildi. Ne yazık ki, eski, coşkulu karekterinden çok şeyler kaybetti ama yine de buraya gelip kokoreç veya midye tava yemek ya da manavlarından ve dükkanlarından alışveriş yapmak çok keyifli.
Buraya kadar gelip de Ermeni Üç Horan Kilisesi’ni (Üç Altar) ziyaret etmemek olmaz; Nevizade’ye giderken sağdaki büyük kapının ardından giriliyor kiliseye. Gördüğünüz bina 1838 yılı yapımı ancak 1503 yılında yapılmış olan başka bir kilisenin yerine inşa edilmiş.
Balık Pazarı tarafındaki kapısından da girebileceğiniz, klasik heykellerle dekore edilmiş Avrupa Pasajı’nda antika ve hediyelik eşya dükkanlarını, Aslıhan Pasajı’nda ise ağırlıklı olarak ikinci el kitap satan dükkanları bulabilirsiniz.
Galatasaray Hamamı
Çiçek Pasajı’nın tam karşısındaki, Konak Restaurant’ın yanındaki ara sokaktan girdiğinizde tam karşınızda duran, İstanbul’un en meşhur çifte hamamlarından biri; Galatasaray Hamamı.Yakınındaki Turnacıbaşı Sokağı’nda ise1893 yılında zengin bir Rum banker tarafından yaptırılan Zografyon Rum Lisesi var.
Ayrı kadın ve erkek bölümleri olan hamam, ilk olarak 1498 yılında bir okul külliyesinin parçası olarak Sultan II. Bayezid tarafından yaptırılmış. Balkanlardan getirilen ve burada öğrenim gören zeki ve yetenekli çocuklar, eğitimlerine daha sonra Topkapı Sarayı’nda devam ederlermiş. 1715’de Sultan III. Ahmed, burada Galatasaray Lisesi’ne bağlı yeni bir hamam inşa ettirmiş. 1965 yılında kadınlar bölümü eklenmiş ama bu bölüm, erkekler bölümünün yanında çok sönük kalıyor. Şarkıcı Johnny Holiday ve oyuncu Tony Curtis’ten sonra, 2008 yılında oyuncu John Travolta, hamamın ünlüler listesine eklenen son isim oldu.
Galatasaray Lisesi
Çiçek Pasajı’nın karşısında, ince işçiliğine hayran kalacağınız ferforje kapıların arkasında Galatasaray Lisesi yer alıyor. Okul kapısındaki armada II. Bayezid dönemine istinaden 1481 yazıyor. Şu anki bina 1907’de inşa edilmiş ama okul 1868 yılında kurulmuş. Normalde içeri elinizi kolunuzu sallayarak girmeniz mümkün değil, ancak yanındaki binaların üst katında yer alan kafelerden birine çıkacak olursanız bahçesini ve okulun arkasındaki Boğaz manzarasını görme şansını elde edersiniz. Ünlü öğrencileri arasında şair Tevfik Fikret (sy. 000), gazeteci Abdi İpekçi (sy. 000), ve sanatçı Barış Manço’nun da (sy. 000) olduğunu hatırlatalım.
Fransız Sokağı
İstiklal Caddesi paralelindeki arka sokaklar arasında Fransız Sokağı olarak tanınan sokak, 2004 yılına kadar Cezayir Sokağı olarak bilinirdi. Sokak süslendi ve fuşya rengine boyandı. Adını da kulağa hoş gelsin diye “Fransız” yaptılar. Cezayir’in makus talihi burada da devam etti! Zaman geçtikçe buradaki “yüzeysel Fransızlık” yerini daha iyi bilinen Türk ve dünya mutfağı karışımına bıraktı. Kaldırımlarına kurulan restoranların arasında en iyisi, bize göre Cezayir.
Cercle d’Orient
Emek Pasajı bugün kaderiyle baş başa gibi duruyor. Oysa çok görkemli bir bina. Cercle d’Orient İstanbul’da yaşayan yabancılar ve gayrimüslimler için kurulmuş, aynı karşı taraftaki şubesi Büyük Kulüp gibi. Bina Beykoz ve Büyükdere’de yerleri olan Ermeni Avram (Abraham) Paşa’ya aitmiş. Üst katında Yeşilçam Kafe var. Yolun devamında sağ kolda, eskiden Rum Şişmanoğlu ailesine ait olan bina restore edildikten sonra Yunan Başkonsolosluğu tarafından kullanılmaya başlandı. Aynı taraftaki Halep Pasajı (Cite d’Alep) Suriyeli Hıristiyan bir aile tarafından yaptırılmış. İçinde Ferhan Şensoy Tiyatrosu var. Yolun karşısındaki Atlas Pasajı ise Ermeni banker Köçeoğlu’na aitmiş. Pasajda Sultan Abdülaziz’in bir garsoniyeri olduğu söyleniyor. Anlaşılan saraydaki yüzlerce kadın yetmemiş!
Yeşilçam
21. yüzyıl başlarında Türk sineması Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz gibi yönetmenlerin elinde bir rönesanstan geçiyor ancak İstiklal Caddesi’nin ortalarına doğru göreceğiniz bir sokak olan Yeşilçam, gelişen film sanayinin yaşama alanıydı bir zamanlar. 1950’ler ve 1970’ler arasında altın çağını yaşayan Yeşilçam’da, düşük maliyetlerle melodramlar çekme geleneği XX. yüzyıl ortalarına kadar devam etti. Yeşilçam’ın o dönemlerini hissetmek için Emek Pasajı’nın üst katındaki Sevgili Öğretmenim ve Sokak Kızı gibi filmlerin afişlerinin asılı olduğu Yeşilçam Kafe’yi ziyaret edin.
Burhan Doğançay Müzesi
Barlar ve gece kulüpleri ile dolu Balo Sokağa sapıp sonuna kadar yürüyün, sokağın Tarlabaşı’na çıktığı sağ köşede bu özel müzeyi (www.burhandogancay.com) göreceksiniz. Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi sanatçılardan biri olan ve bazen “duvar sanatının babası” diye geçen Burhan Doğançay ile babasının eserlerinin olduğu müzede akşamüstü sanatseverlere çay-kahve ikramı var. Düşüncesi bile güzel.