18 Kas DATÇA
Datça bir yarımada. Doğusuna Datça deniyor ama batı tarafına Betçe dendiğini duymuş muydunuz?
Bu isimler Dadya ve Bedya efsanesinden geliyor. Rivayet bu ya çok eski zamanlarda, bu topraklarda hüküm süren bir kralın biri oğlan, biri kız ikiz çocukları varmış. Oğlanın adı Dadya, kızın adı Bedya imiş. Zaman geçmiş çocuklar büyümüş. Kral topraklarındaki barış devam etsin diye yarımadanın batı kısmını akşamları temsil eden Bedya’ya, doğu kısmını ise şafakları temsil eden Dadya’ya vermiş.
Hacamat Dağı’na Dikkatli Bakın
Ama günlerden bir gün kral hastalanmış. Ölümünün yaklaştığını hisseden kral ülkesindeki huzur ortamının sürekliliği için iki krallığın tam ortasında kalan, günümüzde Hacamat Dağı denilen tepenin yamacında kendine bir mezar yapılmasını istemiş. Dağın yakınından geçerken dikkatli gözler yamaçtaki kayalarda kralın silüetini görebilir. Yıllar boyunca bereket içinde yaşamış krallık. Dadya ve Bedya hayata veda ettikten sonra ülkeleri kendi adlarıyla anılmış; doğu kısmına Dadya, batı kısmına Bedya denmiş.
Strabon Bile Övmüş
Amasyalı Strabon bu toprakların bereketine ve güzel havasına ithafen; “Tanrı, yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse Datça Yarımadası’na bırakır” demiş. Günümüzde biraz sakinlik arayanların gözdesi olduğu gibi birçok sanatçı ve tasarımcı da yaşamak için bu ilham veren coğrafyayı tercih ediyor. Özellikle yaz aylarında gündeme gelse de şubat ayında Badem Çiçeği Festivali zamanı buralar bambaşka oluyor.
Can Yücel’i Anmadan Olmaz
Datça merkeze doğru yaklaşırken üzerinde Eski Datça yazan bir tabela çıkar karşınıza. Yüzünüzü denize çevirmişken fikren ters gelse de takip edin o tabelayı ve tarihi Dorlara dayanan Datça Yarımadası’nın en eski yerleşim merkezlerinden birini keşfetmeye başlayın. Son yıllarda açılan kafeler ve tasarım dükkanlarıyla daha da renklendi Eski Datça.
Papatya, kekik, adaçayı ve begonvillerle süslü sokaklarında taş evlerin arasında gezinirken, aklınıza gelecek ilk isim Can Yücel olacak. Ondan kalan izleri Datça’nın hemen her yerinde görmek mümkün. Köy kahvesinde oturduğu masası ve evi muhafaza ediliyor. Ama bir uyarı; ev hala ailesi tarafından kullanıldığı için her yıl sadece ölüm yıldönümünde ziyarete açılıyor. Ömrünü adadığı Datça, şairi her daim hatırlıyor ve onun anısını yaşatıyor.
Amfi Tiyatro
Datça’nın merkezi yoğun yapılaşmaya rağmen, restoran ve kafelerle süslü sahil şeridi, eski çarşısı, özellikle bal ve badem başta olmak üzere doğal ürünler satan dükkanları, sandaletçileri ve Datça Limanı’yla uyum içindeki amfi tiyatrosuyla her yaştan ziyaretçiyi cezbedecek olanaklar sunuyor.
Tarih Meraklıları Sevecek
Eski Datça yakınlardaki Hızırşah Kilisesi’ni de gezi rotanıza alın. 19. yüzyılın ikinci yarısında eski bir kilisenin üzerine inşa edilen yapı Batı Anadolu geç dönem kilise mimarisinin özelliklerini taşıyor.
Datça merkeze 2 km uzaklıkta bulunan Burgaz ören yeri ise bazı araştırmacılar tarafından ilk Knidos olarak değerlendiriliyor. Yarımadanın kuzey tarafında kalan Karaköy mevkiindeki Kairos Marina’dan Bodrum’a günlük feribot seferleri de mevcut.
OKUMA LİSTESİ
Bu coğrafyayı daha iyi anlamak istiyorsanız size birkaç kitap önerim var. Ali Tiyar Gök’ün Gizemli Karia Ülkesi, Can Yücel’in Mekanım Datça Olsun ve Knidos Kazı Başkanı Ertekin M. Doksanaltı’nın Knidos: Denizlerin Buluştuğu Kent okuma listenizde olsun. Kitap kurtlarına bir tavsiye daha; Limandaki Le Flaneur kitapçısına uğrarsanız bu yayınları ve daha fazlasını bulursunuz.