29 Tem CUNDA
Son yıllarda Ayvalık’ın gör – görül yeri haline gelen popüler çocuğu olmakla; bohem ve karizmatik bir dost olarak köşesinde vakarla durmak arasında gidip geliyor Cunda. Taş evleri restore edildikçe sokakları daha bir güzelleşiyor. Koç Ailesi’nin adanın kültür varlıklarını yaşatmakta gösterdiği özen sayesinde entelektüel kimliğiyle öne çıkıyor.
Eğer hala gitmediyseniz, Cunda’ya muhakkak düşürün yolunuzu. Bir daha ne zaman döneceğinize kendiniz karar verirsiniz ama tanıştığınıza asla pişman olmazsınız. Belki sakince tarihin bıraktığı ayak izlerini takip eder belki neşeyle adalı olmanın rahat hallerinin kucağına bırakırsınız kendinizi… Bazen “zamanı durdurdum” yanılsaması yaşayabilir bazen “her şeyi bırakıp yeni bir hayat mı kursam” planlarının ortasında yürürken bulursunuz zihninizi…
Yerleşime açık tek ada
Cunda, Ayvalık’a bağlı irili ufaklı 22 adadan biri. Ve içlerinde yerleşime açık olan tek ada. 1973 yılında sit alanı ilan edilerek korumaya alındı; Türkiye’nin sit alanı ilan edilen ilk kasabası olma özelliğine sahip. Dar sokaklar, taş evler, evlerden fışkıran çiçekler, her biri “bu ada benim” rahatlığındaki kediler, harika manzaralar, mübadil zenginliğiyle tatlanan muhteşem Ege mutfağı ve bolca huzur diye tek cümlede tarifleyebilirim size Cunda’yı. Yazıyı burada bitirmeyeceğime göre, bu tek cümledeki güzelliklerin açılımına ortak edeyim okurlarımı.
Heredot’tan Piri Reis’e
Cunda’ya dair en eski anlatı M.Ö. 459 yılına, tarihin babası kabul edilen Heredot’a uzanıyor. Ekatonisos adıyla bahsetmiş Yunanlı tarihçi. Sonraları adadaki birbirinden güzel çiçeklere ve otlara atıfla “mis kokulu” anlamına gelen Moshonisia denmiş. Piri Reis ise Yund Adaları içinde söz etmiş. Çok uzun yıllar kullandığı ve bugünkü gayri resmi adı olan Cunda ise İtalyanca kökenli bir denizcilik terimi; “yelken açmak” anlamına geliyor. Resmi adı da Alibey Adası. Kurtuluş Savaşı’nda Yunan birliklerine teslim olmayı reddederek silahlı mücadeleye başlayan ilk birliğin komutanı olan Yarbay Ali Çetinkaya’dan almış bu ismi.
2 Bine Yakın Taş Ev
Cunda sadece taş evleri ve Arnavut kaldırımlı dar sokaklarıyla bile görülmeye değer. Adada, 2 bine yakın tarihi ev var. SİT alanı ilan edildiği için koruma altındalar. Bir kısmı restore edildi bir kısmı sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Sokaklarını adımlarken dökülmüş duvarlar, insan yüzüne hasret pencereler de göreceksiniz; geçirdiği restorasyonla gençleşen asırlık evler de… Birbirinden güzel ahşap kapılara ve her biri ince bir işçilikle sadece bir zevkin birleşiminden doğan kapı kollarına özellikle dikkat edin.
Sarımsak Taşı
Ayvalık’tan çıkarılan dünyaca ünlü sarımsak taşı, bu evlerin ana malzemesi. Lav birikintisiyle oluşan bu taş hem işlenmesindeki kolaylık hem de dayanıklılığı nedeniyle tercih edilmiş. Bir de doğal klima etkisi sağlıyor; dışarıda hava kaç derece olursa olsun sıcağı hapsederek evlerin içinin serin kalmasını sağlıyor.
Türkiye’nin İlk Boğaz Köprüsü
İstanbul’un iki yakasını birleştiren köprüyü ülkemizin ilk boğaz köprüsü olarak biliyorsanız yanılıyorsunuz. Çok daha iddiasız bir yapı ama Türkiye’nin ilk boğaz köprüsünün yolu Cunda’ya çıkıyor. Üstelik İstanbul’dakinden 9 yıl önce, 1964’te yapılmış. Ayvalık ile Cunda arasında küçük bir ada daha var; Lale Adası. İşte bu köprü Lale ile Cunda’yı birbirine bağlıyor. Siz de adaya ister arabanızla isterseniz köprüyü kullanan dolmuşlar aracılığıyla ulaşabiliyorsunuz.
Haydi Kulaç Atmaya
Cunda’ya sadece etrafı keşfetmek için gidilmez. Burası bir ada ve serin Ege sularının tadını çıkarmazsanız yazık olur. Adanın en güzel plajları Çataltepe, Pateriça, Duba, Cunda ve Arkadeniz. Çataltepe nispeten daha kalabalık, Pateriça’nın suyu ise daha sığ. Arkadeniz ise ulaşmak için gösterdiğiniz çabaya değecek güzellik ve sakinlikte.
AKLINIZDA OLSUN
Ege mutfağının en güzel lezzetlerini tadacağınız, Girit yemekleriyle midenizin bayram edeceği bir yer Cunda. Özellikle akşamüzeri başlayan hareketlilik ve etrafınızdaki herkesin hayatın tadını çıkarma halleri günü, saati unutturuyor. Tarihi Taş Kahve’yi Cunda’nın mecburi istikameti kabul edebilirsiniz. Bir masaya oturup o atmosferi solumadan giderseniz, Cunda ziyaretiniz yarım kalmış demektir. Sahil hattı taze balık ve harika mezeler bulabileceğiniz restoranlarla dolu. Lokma ve sakızlı kurabiye yemeden dönmeyin.
DAHASI VAR
Bölge hakkında daha fazlasını merak edenler “Cunda’nın Yıldızları”, “Ayvalık”, “Şeytan Sofrası ve Efsaneler” yazılarıma göz atmayı da unutmayın.