20 Mar BİZANS’IN SARAYLARI VE DİĞERLERİ
Daphne ya da Büyük Saray
Bizans döneminde çok sayıda sarayın süslediği İstanbul’daki en önemli yapılardan biri bugün yerinde Sultanahmet Camii’nin bulunduğu Daphne Sarayı. Hemen önündeki Roma döneminden kalma Hipodrom ya da Osmanlıların verdiği ismiyle At Meydanı aynı zamanda imparatorun özel tribünü Kathisma’nın da olduğu yer. 400 metre uzunluğundaki Hipodrom’un kalıntılarını halen Marmara Üniversitesi’ne ait binanın alt kısımlarında görmek mümkün. Hipodrom’da İ.S. 390 yılında Mısır’dan getirilen 3500 yıllık granit Dikilitaş da bulunuyor. Bizans döneminden kalma bir Dikilitaş olan Kıztaşı (Marcianus Sütunu) da Fatih semtinin arka sokaklarında yer alıyor. İ.S. 450’li yıllarda yaşayan imparator için dikilen bu sütuna Kıztaşı denmesinin sebebi ise üzerinde yer alan tanrıça Nike kabartması.
Sultanahmet’teki Adliye Sarayı’nın yanındaki parkın içinde Antiohos Sarayı’nın kalıntılarını görebiliyorsunuz. Sahilde Ahırkapı yakınlarında ise Mangana ve Bukoleon Sarayları bulunuyor. Çatladıkapı’ya gelmeden önce sahil yolunda duvarlarını ve pencerelerini görebileceğiniz Bukoleon Sarayı Jüstinyen döneminde onarılmış, Latin işgali sırasında ciddi hasar görmüş. Magnaura Sarayı’nın kalıntıları Four Seasons Oteli’nin biraz ilerisinde yer alıyor. İstanbul Belediyesi’nin yanında Haşim İşcan Geçidi’nin üzerinde ise Anikia Juliana Sarayı ve onun kilisesi olan Polieuktos’un kalıntıları bulunuyor.
Daphne Sarayı’nın mozaiklerini Arasta Çarşısı’nın yanında bulunan Mozaik Müzesi’nde görebilirsiniz.
Tekfur Sarayı (Blaherna)
Haçlıların 1204-1261 yılları arasındaki Latin İmparatorluğu döneminden sonra Bizans imparatorlarının sürekli yaşadıkları saray olan Blaherna’nın ilk yapım tarihi 6.yüzyıl. Bugün Blaherna’dan kalan yegane kısım olan Tekfur Sarayı, binayı yaptıran imparatordan dolayı Konstantin Porphyrogenitus Sarayı olarak da geçiyor. Bina, Osmanlı döneminde çini üretim merkezi olarak kullanılmış. Bugünkü Boğaziçi Üniversitesi’ni vaktinde Robert Kolej adıyla kuran Cyrus Hamlin 1860’larda kolejin yeri için ilk önce Tekfur Sarayı’nı düşünmüş.
Şehir Surları ve Kapıları
İstanbul’da, sahil ve kara surları olmak üzere, bir kısmı hala ayakta olan 20 kilometre şehir suru bulunuyor. Önce Konstantin döneminde yapılan surlar, gittikçe büyüyen şehrin ihtiyacına cevap vermeyince, II. Theodosius İ.S. 413 yılında bugünkü surları yaptırmış. Denizden şehri fethetmek kolay olmadığından ve Haliç’in girişinde bir zincir bulunduğundan sahil surları kara surları kadar güçlü inşa edilmemiş. Kara surlarında hendek, iç ve dış duvar yapılmış, araya da hem askeri amaçlarla hem de halkın girip çıkması için kapılar serpiştirilmiş. Marmara sahilindeki mermer kapıdan Haliç sahiline kadar olan yaklaşık 6 kilometre boyunca Yedikule, Belgrad, Silivri, Mevlana, Topkapı, Sulukule (içinden nehir geçtiği için bu isim verilmiş), Edirnekapı, Eğrikapı başta olmak üzere çok sayıda kapı inşa edilmiş. Yedikule, fetihten sonra Fatih’in surların bir kısmına kule ve duvar ekleyerek yarattığı bir kale ve bugün müze olarak ziyarete açık. Yedikule’nin hemen girişinde Bizans’ın sembolü çift başlı kartalı görüyorsunuz. Buradaki en önemli yapı ise Bizanslıların Porta Aurea (Altın Kapı) dedikleri kısım. Bu kapı kazandıkları zaferlerin dönüşünde şehre törenle girmek için imparatorlar ve komutanlar tarafından kullanılmış. Osmanlılar zamanında önce hazine olarak kullanılan Yedikule daha sonra hapishaneye dönüştürülmüş. 17.yüzyıl başında Genç Osman burada öldürülmüş.
Anemas Zindanı
Bizans İmparatorluğu’na hizmet etmiş Arap asıllı bir komutan olan Anemas’ın adını taşıyan zindan, imparatorlar da dahil olmak üzere çok sayıda kişiyi konuk etmiş. Haliç’te, Fatih köprüsüne bakan surların üzerinde, Tekfur sarayının yakınında yer alıyor.
Galata Kulesi
Bizans döneminde Ceneviz kolonisi tarafından 1348’de yaptırılan binaya önce Hz.İsa’nın adı verilmiş. 1960’lardaki bir restorasyonda üstüne çatı yapılan ve turistik bir tesise çevrilen kule, 61 metre yüksekliğe sahip ve balkonundan muazzam bir İstanbul manzarası var. Bir tarafta yeditepeli eski şehir, diğer tarafta ise Boğaz ve yeni şehir insanı büyülüyor. 1453’te Osmanlıların şehri almasıyla beraber anahtarı Fatih’e teslim edilen kule, Osmanlılar tarafından hapishane olarak kullanılmış.